“Salgın ve tecrit kıskacı”

24.05.2021 tarihinde Yeni Yaşam’da yayınlanan haberi aşağıda bulabilirsiniz:

“Adalet Bakanlığı 276 bin kişinin bulunduğu cezaevlerinde Kovid-19 sürecine dair bilgileri paylaşmıyor. CİSST Koordinatörü Berivan Korkut ve ve İHD’den Davut Arslan, ağır hak ihlalleri olduğunu belirtiyor

İnan Kızılkaya

Türkiye’yi Mart 2020’de etkilemeye başlayan koronavirüs salgınının üzerinden neredeyse 15 ay geçti. Toplam can kaybının 45 bini geçtiği ve vaka sayısının 5 milyonu aştığı ülkede, turizmden gelecek sıcak paraya göz diken iktidarın telkinleriyle günlük vaka sayısı 10 binin altına düşürüldü. İktidar, halk sağlığına yönelik eksik tedbirler ve ekonomik yardım noktasında yetersiz destekle salgın politikasını yürütürken, 276 bin kişinin dört duvar arasında bulunduğu cezaevlerinde Kovid-19’un boyutunu ise kamuoyu bilmiyor. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum (CİSST) Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu Üyesi Avukat Davut Arslan ile konuştuk.

Bilgi verilmiyor

Kısa bir süre önce Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum (CİSST) Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), İstanbul Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve İnsan Hakları Derneği (İHD)’nin de aralarında bulunduğu 10 sivil toplum kuruluşu, cezaevlerinde kovid-19 vakalarına ilişkin Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunarak, ne tür önlemlerin alındığı, kaç tutuklunun virüse yakalandığı, kaç testin yapıldığı ve kaç ölümün yaşandığının açıklanmasını istedi. Sorular yanıtsız kalırken, yine hapishanelerde kaç tutukluya aşı yapıldığına ilişkin bakanlığa bilgi edinme başvurularında bulundu; ancak tam olarak kaç kişinin aşılandığının bilgisi verilmedi.

Mahpusların salgındaki durumlarına ilişkin Adalet Bakanlığı’ndan tatmin edici bilgiler yapılmazken, son dönemlerde farklı cezaevlerinde basına yansıyanlar durumun hiç açıcı olmadığını gösteriyor.

Vakalar gizleniyor

Örneğin bir kaç gün önce Bakırköy Cezaevi’nde koronavirüs vakalarının gizlendiğine dair bir haber paylaşıldı. Bakırköy Cezaevi B4 koğuşunda kalan mahpuslar geçtiğimiz hafta aileleri ve avukatları aracılığıyla gönderdiği mesajda yataktan dahi kalkamadıklarını, yüksek ateşleri olmalarına rağmen test yapılmadığını ve sağlığa erişim haklarının ihlal edildiğini anlattı.

Olayın duyurulmasının ardından Avukat Sümeyra Bulduk, cezaevindeki sorunları kamuoyuyla paylaşarak mahpusların seslerine kulak verilmesi çağrısında bulundu. Ancak aradan geçen bir haftaya rağmen mahpuslara ne PCR testi yapıldı ne de konuyla ilgili cezaevi yönetiminden bir açıklama geldi. Avukat Bulduk, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHM) ve mahpusların sağlığa erişim haklarını hatırlatarak cezaevi yönetimi hakkında görevini kötüye kullanmaktan suç duyurusunda bulundu. Bulduk, “Salgınla başarılı mücadele edildiği izlenimi verebilmek adına pozitif vakaları gizliyorlar” dedi.

Doktor yok

Yine Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde 3 Mayıs’ta yapılan koğuş baskınlarından sonra B-11 koğuşunda bulunan 11 kadından 8’i koronavirüs belirtisi gösterdi. Virüs bulaşan ve koronavirüs belirtisi gösteren tutukluların yakınlarından edinilen bilgiye göre, cezaevinde baş gösteren koronavirüse rağmen cezaevinde yeterli vitamin ve bağışıklık güçlendirici yemeklerin verilmediği ve yasaklar gerekçesiyle cezaevi kantininin kapalı olduğu belirtildi. Cezaevinde doktor dahil hiç bir sağlık çalışanı da bulunmuyor.

Aynı cezaevindeki B-12 koğuşunda bulunan 5 kadın tutuklunun koronavirüs belirtisi göstermesine rağmen tedavi altına alınmadıkları ve hiçbirine test yapılmadığı da ifade edildi.

Önlem: Hücre!

Tutuklular kısıtlı imkanlarla dışarıya seslerini duyurmasına bir örnekte Silivri Cezaevi. Bir hafta önce ailesiyle yaptığı haftalık telefon görüşmesinde, İstanbul Silivri 5 No’lu Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olan Kadir Kaya, cezaevinde yaşananları aktardı. Kaya, ailesine şu bilgileri verdi: “F-5 koğuşunda bulunan 3 arkadaşımız koronavirüs salgınına yakalandı. Pandemi önlemleri adı altında arkadaşlarımız hücreye konuldu. Aileleri ile haftalık telefon görüşme hakları da engellendi.” Cezaevi ise konuyla ilgili herhangi bir bilgi paylaşmadı.

Tüm haklar kısıtlandı

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri (CTE) Genel Müdürlüğü’nün son açıklamasına göre 18 Şubat itibariyle 372 cezaevinden 55’inde pozitif vaka bulunuyor. Vaka sayısı 240, kovid-19 kaynaklı ölüm sayısı 19 olarak açıklandı. Ancak sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, salgında sürecin şeffaf işletilmediği gibi, tedbir adı altında mahpusların tüm haklarının kısıtlandığına dikkat çekti.

Bakanlık veri paylaşmıyor

Konuyla ilgili görüştüğümüz Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum (CİSST) Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut, cezaevlerinde kovid-19’un seyrine dair Adalet Bakanlığı’nın bilgi vermediğini söyledi. Adalet Bakanlığı’nın Şubat’tan hiçbir şekilde bir açıklamasının olmadığını belirten Korkut, vaka ve ölüm sayılarına ilişkin de bakanlığın bilgi paylaşmadığını vurguladı: “Kaç kişiye kovid-19 teşhisi konmuştur, kaç kişi hastaneye kaldırılmıştır. Kovid nedeniyle ölüm derken kişinin başka hastalıkları vardır ve kovid ile birleşince kaç hasta salgından dolayı ölmüştür sorularının cevabını maalesef veremiyoruz. Bu konuda bilgiyi teyit edebileceğimiz bir kanal da yok.”

Hak ihlalleri başvuruları

Kendilerine gelen başvurularda salgın gerekçesiyle ağır bir tecritin sürdüğünü vurgulayan Korkut; “Alınan önlemin temel olarak onları kapatma üzerine kurulmuş olmasından aşırı derecede şikayetçiler. Ağır bir tecrit ciddi bir sorun olmaya başladı hapishanede. Mahpusların infaz koruma memurları dışında hiçbir idari personelle, izleme kuruluyla ya da benzeri mekanizmalarla muhatap olmaması sorunu o iki grup arasına sıkıştırmaya başladı. Bunun getirdiği çok ciddi hak ihlalleri başvuruları var. Ama ne heyet gidebiliyor, avukat görüşmeleri sınırlı, bunlar takip edilemiyor” dedi.

Maskesiz arama!

Cezaevlerinde salgın sürecinde yaşanan bir diğer sorunun infaz koruma memurlarının yaklaşımı olduğunu ifade eden Korkut; “Hastalık ya da temas riskini taşıyan infaz koruma memurları işlerine devam ediyorlar. Aramalara, sayımlara giriyorlar. Bu konuda mahpusların çok şikayeti var. Yani infaz koruma memurlarının sosyal mesafeyi korumadığı, ve infaz koruma memurları koğuştayken kendilerine maske takılmadığı gibi şikayetleri var” dedi.

İletişim kanalları yok

Adalet Bakanlığı’nın ilk günlerden itibaren kovid-19’dan koruma amacıyla mahpusları koğuşlarında tuttuğunu ve sosyal ilişkiyi kopardığını söyleyen Korkut; sözlerini şöyle sürdürdü: “İletişim ailelerle çok sınırlı, avukatlarla kovid nedeniyle gidemiyor, koğuşlar arası iletişim koptu. Bunu destekleyecek nedir işte insanların dış dünyayla iletişimlerini güçlendirilmesi gerekirken on dakikadan fazladan telefon hakkı verilmesi dışında hiçbir adım atılmadı. Tam tersine son dönemde mektuplar sınırlandırıldı, televizyon kanallarına sınırlamalar getirildi, bir çok gazeteye ulaşılamadı, bu süreçte dışardan sağlıklı bilgi ya da birçok kanaldan bildi edinmek isteyen mahpusların bilgi edinme kanalları ya da aileleriyle, dış dünyayla iletişim kanalları da maalesef ciddi bir şekilde koparılmakta.”

Sağlığa erişim hakkı

Salgın sürecinde temizlik malzemesine erişimde ve ek gıda konusunda taleplerin de karşılanmadığına dikkat çeken Korkut, “Bunlar sağlığı destekleyecek önleyici tedbirler dediğimiz tedbirler konusunda hala ciddi sıkıntılar var. Mesela hala çok kalabalık koğuşlardan ötürü başvuru alıyoruz. Şu an hapishanelerde gerçekten çok ağır ya da kronik hasta olan ya da acile gitmesi gereken mahpuslar dışında sağlığa erişim hakkı durmuş durumda. Bu çok temel sorunlardan birisi” ifadelerini kullandı.

Aşı dışarıyla paralel

Dernek olarak aşı noktasında da bilgi edinme başvurusu yaptıklarını belirten Korkut; “O zaman aşı sırası 60 yaş üzerindeydi ve bize gelen bilgi edinme başvuru cevabında kronik hastalığı olan ve 60 yaş üzeri, yani Sağlık Bakanlığı’na göre sırası gelenlere aşı yapıldığı yönündeydi. Bu konuda bize gelen mektuplarda da sırası gelen ve kronik hastalığı olan mahpuslar aşı olduklarını belirttiler. Bize sıram geldiği halde hasta olduğum halde aşı vurulmadı diye bir başvuru yok. Bakanlık sırası gelen mahpusların aşı olmayı kabul ediyorlarsa aşı olduklarını belirtti. Şu an aşı dışardakiler ile paralel yürüyor diyebilirim.

Çocuklu anneler

Salgın başladığından sadece kapalı görüşler yapılabildiğini söyleyen Korkut; cezaevinde kalan çocukların ve çocuklu annelerin durumuna ilişkin şunları belirtti. “Bu hem 12-18 yaş arası çocuklar ve gençler için hem de anneleriyle kalan çocuklar için hem de çocukları dışarda olan hem anne ve babalar için oldukça sorunlu bir süreç. 0-6 yaş grubu ile kalan anneler için, çocuklar karantinada tutulamayacağı için dışarıya gönderilen çocuklar içeriye alınamıyor, içerideki çocuklarda hiçbir şekilde dışarıya gönderilemiyor. Bu konuda çok ciddi bir kriz var. Buna yönelik ara adımlar maalesef atılmadı.”

Salgın ‘tecrit’ gerekçesi

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu Üyesi Avukat Davut Arslan, hapishanelerde kovid-19 için alınması gereken tedbirlerin alınmadığına söyleyerek, belirti gösteren mahpusların testlerinin yapılmadığına dair şikayetlerin artarak devam ettiğini vurguladı. Devamında Arslan şunları söyledi: “Hapishanelerde salgına karşı yeterli önlem alınmadığı gibi alınan önlemler de çoğunlukla ciddi hak kısıtlanmasını teşkil eden ve salgına karşı da etkili olmayan -spor ve havalandırma haklarının kısıtlanması gibi- önlemlerdir. Bu durum mahpusların kitlesel sağlığını ilgilendiren acil durumlarla mücadeleyi kolaylaştırmadığı gibi zora da sokuyor. Bu uygulamalar ile salgını önlemek yerine özellikle siyasi mahpuslara yönelik tecridin kalıcılaştırılmasına için bir araç olarak kullanıldığı gözlenmektedir.”

Cezaevlerinde vaka ve ölüm sayılarının da şeffaf şekilde paylaşılmadığını söyleyen Arslan şu bilgileri paylaştı: “Adalet Bakanlığı 2020 Kasım ayı içerisinde 368 hapishanenin 117’sinde pozitif vakaya rastlandığını ve toplam 120 mahpusun testinin pozitif çıktığını açıklamıştı. Bu tarihten beri tarihten beri vaka sayıları ile ilgili bakanlığın yaptığı bir açıklama bulunmuyor. İHD 2020 içerisinde 17 mahpusun Covid-19’a bağlı nedenlerle öldüğünü rapor etmiştir. 2020 yılında Derneğe salgınla ilgili 20 farklı hapishaneden yapılan başvurularla 489 mahpusun Covid-19’a yakalandığı bildirilmişti.”

Gebze’de 100 vaka

Arslan, bazı cezaevlerinde yaşanan vakaları da paylaştı:“İHD İstanbul şubesine 22 Mart 2021 tarihinde Gebze Kapalı Kadın Hapishanesi’nden yapılan başvuruyla, bulundukları hapishanede Covid-19 test sonucu pozitif çıkan 100’ü aşkın mahpusun olduğu bildirilmiştir. 10 Mayıs tarihinde derneğimize yapılan bir başka başvuruda Balıkesir Kepsut L Tipi hapishanesinde bir çok mahpusa gribal enfeksiyon teşhisi konulduğu, talebe rağmen test kitinin olmadığı gerekçesiyle testlerinin yapılmadığı iletilmiştir.”

Yaşamını yitirenler

Arslan, basına yansıyan bilgiler üzerinden yaşamını yitirenlere ilişkin ise şunları söyledi: “2021 yılının ilk çeyreğinde basından tespit edebildiğimiz kadarıyla 18 Ocak 2021 tarihinde Düzce T Tipi Kapalı Hapishanesinden Metin Yücel, 30 Ocak 2021 tarihinde İskenderun T Tipi Cezaevi’nde tutulan Kahraman Sezer, 13.02.2021 Manisa T Tipi Kapalı Hapishanesinde tutulan Ersoy Karamustafa, 04.03.2021 tarihinde Samsun E Tipi Kapalı Hapishanesinde tutulan Önder Ateş isimli mahpuslar covid-19 nedeniyle yaşamını yitirmiştir.”

‘Ağız içini arama’ işkencesi

Arslan, Bandırma 2 Nolu T Tipi Cezaevi’nde salgın koşullarında tutukluların uzun süredir sağlık hizmetlerinden yararlanamadıklarına dikkat çekerek, zorunlu durumlarda dahi hastaneye gidememe nedenlerine ilişkin ise ‘ağız içini arama’ işkencesine uğradıklarını belirtti: Arslan onur kırıcı muameleye ilişkin şunları söyledi: “Zira dış güvenlikten sorumlu jandarmanın yaklaşık 4-5 aydır hastaneye gidiş gelişlerde ağız içi arama dayatmasında bulunduğunu, “dilini aşağı yukarı kaldır ağzını tam aç dilini sağa sola götür” denilerek onur kırıcı bir muameleye zorlandıklarını, üstelik korona şartlarında hiçbir sosyal mesafe uyulmadan bunun yapılarak yaşamlarının hiçe sayıldığını bize gelen başvurulardan biliyoruz.””

Haber linki: http://yeniyasamgazetesi2.com/salgin-ve-tecrit-kiskaci/

Facebook
Twitter
WhatsApp
Email