“Türkiye Hapishaneler Enformasyon Ağı” projesi kapsamında yürütülen Hapiste LGBTİ blogu olarak bir süre Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan, denetimli serbestlik kapsamında Şişli Belediyesi Eşitlik Birimi’nde çalışan trans kadın ile röportaj gerçekleştirdik. Sizlerle paylaşıyoruz.
Cemre öncelikle kendinden bahseder misin?
Cemre: Ben İzmir’de yaşıyorum. İstanbul’a geleli bir buçuk sene oldu. Aslında bu olay 4. Asliye İzmir’de görülen bir davaydı. Davanın geniş özeti homofobik polis tarafından saldırı. Normal akşam 9 buçuk saatlerinde olan bir olaydı. Ben normal bir arkadaşımla buluşmak için kuaförden çıktım ve yemek yemek için gideceğim yol güzergahı bildiğiniz İstiklal nasıl olur orası da öyle Kıbrıs Şehitliği. Yürüdüm o şekilde yoluma devam ederken devriye yapan polisler vardı. Direk göze battım ona göre neye göre göze battım o ayrı bir konu. Direk çağırdı. Ben hemen kimliğimi çıkardım hiçbir sorun yaşamadan. Ben polisleri severim aslında. Sonra çağırınca kimliğimi verdim GBT için. Kimliğimi vermeyi bırak direk uçan bir tekme ve saçımı çekip diziyle küfürler, hakaretler. O yüzden benim de bir savunmam, vicdan duygum örtüşüyor. Direk boşluğuna sapladım. Orada tutuksuz yargılandım. Savunmam da belliydi nefsi müdafa ve oradaki kadın savcı ve hakim bir şekilde benden yana eşcinsellerden yana karar aldı. Normalde tutuklu yargılama olur bu davalarda. 3 duruşmaya gittim. Kendim kişisel nedenlerden İstanbul’a gelirken 4. duruşmaya gidemedim. Adres bilgileri olmadığı için tebligat da bana gelmeyince bir şekilde aranmam çıktı. Aslında karar aranması değil neden duruşmaya gelmedin tarzında bir aranmaydı. Ben burada kimliğimi farkedince farkettim. Beni Adliye Sarayına götürdüler. Yine tutuksuz devam ettim. Bu sefer biz bunu bulduk, biz bununla ilgilenemeyiz tekrar 4. Asliyeye geri yolladı. O da 10 gün arayla çağırıyormuş. Hiçbir şekilde geri dönmeyince hakkımda tutuklama kararı çıkmış. İnfaz. Hani o esnada öğreniyorsun 7 bin para verdim polis yaraladığım için kan parası. Onu ödemeseydim bir üç ay daha yatacağımı söylemişlerdi. Ardından bana verilen cezanın 4’te 1’ini insafa yattılar açığa aldılar. Normalde 4’te 1’ini uygulamadan 3 yıl kapalı verecekti ama toplamı 12 aya düştü. 12 ayın parasını verdiğim için 7 aya düştü. 1 ay erken bıraktılar denetim serbestliğe.
Öncesinde hapishane deneyimin olmuş muydu? Bu ilk miydi?
İlkti.
O süreci anlatmak ister misin? İlk hangi hapishaneye gittin?
Önce beni Metris’e götürdüler. Metris’e girer girmez benim infazıma uygun bir cezaevi olmadığını söylediler. Sonra tekrar buraya geldim. İnfaz kurulu değişti. Silivri yazdılar aynı gün içerisinde Silivriye gittik.
Giriş aşamasında bir sorun yaşadın mı? Kimliğinle ilgili?
Hiçbir sorun yaşamadım. Çok rahattı. Polis “neler içmek istersin? İlk defa mı oluyor? Sigara içebilirsin rahat ol” dedi. Hatta bana sorular sordu. Bir buçuk saatlik yolculuğumuzda resmi devriye aracılığıyla götürüldüm. Kelepçe falan takmadılar hatta beni içeri teslim ettiklerinde hiçbir zorluk çıkarmadılar. İlk giriş deneyimi. 10 dakka böyle duvarlara bakıyordum.
Senden başka LGBTİ olup olmadığını sordun mu?
Sormadım. Gördüğüm kadarıyla anladım. Girdiğim yerde hiçbir şekilde kadın yoktu. Açık bir alan. Beni bir yere götürecekler hep onun kaygısı vardı. Beni bir yere götürmeyeceklerini o binada kalacağımı anladım. Ta ki hemen parmak izlerine geçince. Öteki ilginç tarafı orada girerken üst araması yaptıkları esnada göğüslerim, erkek gardiyan aramak istedi. Bir güzel fırçaladım. Tutanak tutulmasını da sağladım. Sonra aramadılar. Çoğu şeyimi atmaya kalktılar. “Kocaman depoya saklayacaksan muhafaza edeceksen bunu niye atıyorsun bu gereksiz bu gereksiz. Hiçbir şey gereksiz değildir benim çantamda. Gereksiz bir şey varsa o senin ellerindir şuan içine giren” dedim.
Arkadaşların görüşe geldi mi?
Arkadaş paran varsa, ortamdaysan. Diğer konuysa “amaan Silivri dünyanın bir ucu” dediler ve gelmediler. İnsan bir der yani ihtiyaca, kıyafete ihtiyacı olur diye. Allahtan insanın parası olunca rezil olmuyor bunu anladım. Paran olmazsa eziliyorsun. Çalıştırılıyorsun da. Çünkü açıkta kesinlikle her gün birileri çalıştırılıyor.
Silivri Açık’ta kaldın. Bildiğim kadarıyla cinsiyet geçiş sürecini tamamlamamış trans kadınlar bu haktan faydalanamıyorlar. Kapalı hapishanelerde de diğer mahpuslarla bir araya gelemeyecekleri düzenlemeler yapılıyor. Açık alana çıkamıyorlar, iş atölyelerinden ve kurslardan faydalanamıyorlar.
Silivri Açık Hapishanesi bildiğim kadarıyla tek bana uygulandı. Çok rahattım. Her tarafta kamera vardı. Ben haklarımı bildiğim sürece ona göre davranıyordum. Aslında bizi çok marjinal görüyorlar ama hayatın içindekileri o üniforma giyenler de çok marjinal. Onları zehir gibi takip ediyordum, hatalarını yüzlerine vuruyordum ki onlar da anlıyorlardı ben boş bir insan değilim. Benden önce de bir trans kadın kalmış ama aşırı uyuşturucu kullandığı için çok kalamamış başka hapishaneye almışlar. Onu da psikologdan öğrendim. Normalde haftada iki kez çağırıyorlar. Beni her gün çağırıyordu psikolog. Hatta cezaevi müdürü ile kahve içiyorduk kakara kikiri. Güzel geçti orada.
Biraz da kaldığın yerden bahseder misin? İçerisi nasıldı? Betimlemen mümkün mü?
Buraya benzer, gardiyanların girdiği her gün hemen hemen 5 kez parmak bastıkları bir yerin ben hemen yan tarafında bir odada kaldım. Tek bir oda. Burası depoymuş. Hatta duvarlarda raflıklar var. İki göz camı var. Oraya bir yatak koymuşlar hiç yatmadım o yatakta 3 gün. Eşyalarım gelene kadar. Kullanılmış şey, her şey kullanılmış. Bir tane masa yemek yemek için bir de sandalye. Başka hiçbir şey yok.
Kantin ihtiyaçlarını nasıl karşılıyordun? Cımbız gibi ihtiyaçların sağlandı mı?
Gardiyanlara söylüyordum getiriyorlardı. Hepsi bana verildi. Psikologlar tarafından ayrıca getirildi. Üç katlıydı. Üç ofis var bu tarzda. Üçü de sadece personelin kullandığı bir alan. Karşısı direk yemekhane, orta koridor, üst katlara çıkış. İlk sağdan giriyorsunuz orası gardiyanların yemek yediği parmak bastığı bir yer. Ben de onun yan tarafındayım. Karşıda televizyon seyretme odası var. O seslerden. Ve ben o televizyonu seyredememem… O insanların yaşadığı hakkı ben yaşayamadım. Asla televizyon izlemedim ama sesini duydum. Benim orada yattığımı da biliyorlardı konuşmalarını da duyuyordum.
Telefon hakkını nasıl kullanıyordun?
Gece 12’den sonra kullanabiliyordum. 12’den sonra serbestsin. Gece 12’de herkes erkeklere yat diyorlar. Sadece giriş katta gardiyanlar duruyor. Beni bahçeye çıkarıyorlardı. Orada telefon avizelerini kullanabilirsin. İstediğin gibi gezebilirsin. Ama gündüz çıkartmıyorlar, karşılaştırmıyorlar. Hatta parmak izinden önce beni alıyorlar, isimlerle eşleştiriyorlar. Ben o konuda rahattım. Şanslıydım. Beni anlayabildi oradaki psikolog ayrıca cezaevi müdürü. 6 ay kaldım.
H.B.D.: Bir günün nasıl geçiyordu hapishanede?
İlk bir ay uyku apnesine yakalandım. Buradan kurtulmak için en fazla ne yapabilirim? Uyumaya çalışabilirim sersemleşebilirim. Ancak imzadan imzaya kalkabilirim. Yemek yemek de istemiyor canım. Ondan sonra dedim ki bu böyle gitmeyecek. Orada benim en çok takıldığım nokta haftada iki kez olmasına rağmen haftada bir kez yıkanabiliyordum. O da personelin duş yerinde ve başka bir hakkın yok. Günde tuvalete 3 kez gidebiliyorsun. Çıkmak istediğin zaman kapıya vuruyorsun gardiyan müsait olacağı zaman 5 dakika içerisinde en fazla. Koridorda biri varsa boşaltıyorlar hemen o şekilde yönlendiriyorlar. Cezaevi içerisindesin, bir koşuş içerisindesin ve orada da beni birilerinden koruyorlar özel bir VIP kendimi şöyle hissettim orada homofobi olabilir, katil olabilir her şey olabilir. Tek başımayım. Beni koruyacak hiçbir kimse yok. Bir aydan sonra yavaş yavaş kendimi toparlamaya başladım. Ömür boyu sürmeyecek. 6 ay kaldım 7. ay da bana imza attırdılar. İnfaz müdürlüğüne denetimli serbestlik hakkı olduğuma dair. “Bu hakkı kullanabilirsin kullanmak istemiyorsan 6 ay daha dışarı çıkamazsın” ben de dedim seve seve.
Belediye ile bu ilişki nasıl kuruldu? Senin çabalarınla mı? Yoksa böyle bir anlaşma var mıydı? Bu süreci de anlatır mısın?
Benim belediyeye gelmem aslında benim inatçılığımdan oldu. Denetim serbestlik denilen şey kişinin oturduğu yere, bir kurumla anlaşması varsa o kuruma evrakları gider ve ona bana tebliğ edilir tablo şeklindedir bu. Hatta ne zaman hangi günler imza atacağım karakola, hangi şeylerden yararlanabileceğim psikolojik olarak hem de İSMEK var, iş eğitim sosyal alan gibi. Şurası benim için mucize oldu. Ben cezaevinde çıktıktan sonra o tabloyu bana programı yapan kişiler asıl orada homofobik realiteye kapıldım. Ofis tarzı bir yer İSTOÇ denetim serbestlik binası var. Oraya gidiyordum ve beni özellikle oraya yazdılar. Ve ben ilk itirazımı -kendi bölümleri var- itirazımı bildirdim. Normalde İETT otobüsüne binemeyen bir insan ayrıca ben Şişli’de ikamet ettiğim halde her gün normalde taksiyle gitse 110 TL tutan bir insan. “Siz beni ne zannediyorsunuz ” dedim ve dedim ki “o evrakları bana geri verin veya vermeyin yollayın direk Okmeydanı Çağlayan’a. Kim görevini yapıyor yapmıyor anlaşılsın. Şu kadar basit şeyi yapamıyorsunuz. Sizin nasıl bir kural işlettinizi biliyorum ben hakkımı istiyorum” dedim. Şişli olsun dedim. Zaten o psikolojik baskı yetiyor. Haliyle ondan sonra komisyon “tamam trans birey görünümünde olabilirsin ama cezanı çekeceksin ama Şişli’de”. Yeni açılan Eşitlik Birimi çok güzel oldu. İnşallah oraya düşen olmaz ama düşmüşlerse de çıktıklarında burası inşallah onlara nasip edilir.
Denetimli Serbestlik Birimi buradan haberdardı ve sana onlar önerdi?
Evet onlar haber verdi. Denetimli Serbestlik gören bayanlar da vardı erkekler de vardı. Bunların hepsi façalı, psikopat. Ben imzaya gittiğimde de mahkumlar beni özel bir insanmkışım gibi bana bakmaları ve beni irite etmeleri. Toplumdan soğutuyorlar. Bir an önce çıkmak istiyordum ortamdan. Sonra onlar o cezayi işlerken giydikleri yelekler var fosforlu hükümlü yazısı. Ben hiç onu yaşamadım. Benim böyle de bir şansım oldu. Belediye başkanımdan da bir şansım var. Kendisiyle konuştuğumda böyle böyle bir birim kurduk, ihtiyacımızı göreceğine inanıyorum dedi. O şekilde 99 günden son 4 günüm kaldı. Sonra bitiyor.
Peki belediyeye girişin nasıl oldu? Diğer çalışanlarla nasıl ilişkiler kurdun? Homofobik transfobik bir durumla karşılaştın mı?
C: Çok şanslıyım burada. Çalışma arkadaşlarımız, stajyerimiz. Tesadüf mü desem güzel oldu. Tatlı bir yorgunluk var. Ben burada asıl yapmak istedikleri şeyi anlamış oldum. Ben İstanbul Üniversitesi Kamu Yönetimi 4. sınıftan terkim. Ama bir şekilde asıl mesleğim turizmle ilgiliydi. Ben bilfiil 4 yıl Turkcell’in devlet kongrelerini kazanan bir firmanın menajeriydim. Belirli bir zaman geçtikçe profesyonelleşmek dedikleri şey görüntü ve cinsiyet ayrımıyla başladılar. Benimle profesyonel çalışamayacaklarını söylediler. Ondan sonra tamamen ipleri kopardım. İnsanların CV’leri işe yarıyor demek ki sistem o şekilde dolandırıyor. Cezaevinde de öyle gerçekleşti. O kadar rahattım ki mecbur çalıştırılması gereken kişiler olarak ama beni hiçbir şekilde çalıştırmadılar. Onlar bulmak isteseler her şeyi bulup yaparlar. Görünmeyen bir alanda da çalıştırabilirlerdi ama yapmadılar.
İlk geldiğimde burada insan kaynaklarına yönlendirdiler. Tabii bir şaşırıyorlar. Bana travesti gözüyle bakmıyorlar ama bana trans rolüyle de bakmıyorlar. Dedim siz bana nasıl bakarsanız bakın ben önce insanım öyle bir anlaşalım diyorum. Espriye vuruyorum. İnsanların o güven şeyini hem kırmak istiyorum hem de kendi işin gibi sarıl ki burada kamuda çalışan insanlar da desinler biz bunları yargılıyoruz ama bunların da bir kimliği, özel hayatları var. Onlar da bizim gibiler, bizden zekiler, işlerine gelmiyor. Ben bu protokole start verdiğimden bu yana saç baş, kıyafet olarak en çok dikkat çeken, böyle bir denetimlik serbestlik geçiren.. Ben burada dışarda nasıl kendi hayatımı yaşıyorsam burada da yaşıyorum. Buraya aynı özelliğimle geliyorum yapmacık değilim. Her buraya geldiğimde imtina etmişimdir. Spor ayakkabılarım var ama gelirken topluklu ayakkabılarımı giyerim, kapalı giyinirim fazla makyaj yok ama saç baş kesinlikle her gün yapılır. Buradaki imaj da buradaki çalışanlar da benden önce şafak sayıyorlar. “Gidiyorsun üzülüyoruz, bizi ziyaret edecek misin?” diye. “Her şey olabilir burada kalıcı çalışma projeleri için de gelebilirim hiç de belli olmaz” diyorum.
Var mı böyle bir düşünce peki?
Evet, başkan Hayri İnönü Bey sağolsun bu belediye için çok çalışıyor. Bir ihtiyaç olduğunda, projelerde olabilir. Burada bir masa var mesela bir trans neden olmasın o masada?
Hilal Başak Demirbaş