Ulusal ve Uluslararası Mevzuat Işığında Umut Hakkı
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Türkiye’de idam cezasının kaldırılmasının ardından 2005 yılında yürürlüğe giren ve özel düzenlemelere tabi bir hapsetme yöntemidir. TCK’ya göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası bir kişiye verilebilecek en ağır cezadır.[1]
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası için “olağanüstü bir infaz rejimi” tanımlanmıştır ve bu olağanüstülük rejimin iki temel unsurunda somutlaşmaktadır. Bu iki unsurdan ilki infaz koşullarıyla ilişkilidir. İnfaz Kanunu’nun dokuzuncu maddesine göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları yüksek güvenlikli cezaevleri olarak tanımlanan hapishanelerde infaz edilir.[2] Ayrıca sadece ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazını düzenleyen bir yasa mevcuttur. İnfaz Kanunu 25. Maddesi ile ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimi koşulları düzenlenmiştir.[3] Bu yasal düzenleme ile beraber mahpuslara tanınan temel haklarda ciddi kısıtlamalar getirilmiş ve bu mahpuslar için hapis içinde olağanüstü koşullara dayalı adeta ikinci bir hapis yaratılmıştır. İnfaz kanunu ile getirilen bu kısıtlamalar, telefon ve ziyaretçi kabulü gibi hakları düzenleyen diğer yasa ve yönetmeliklerde de geçerlidir.[4] Yapılan bu düzenlemelerin gerekçesine yasada yer verilmemektedir. Mahpuslara tanınan son derece kısıtlı temel haklar daha da kısıtlanmakta ve tam bir sosyal ve duyusal tecrit tanımlanmaktadır.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının “olağanüstü bir infaz rejimi” olmasının ikinci nedeni ise hapsedilme sürelerinin uzunluğu ile ilişkilidir. TCK’nın 47. maddesi; “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlünün hayatı boyunca devam eder, kanun ve Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirtilen sıkı güvenlik rejimine göre çektirilir.” şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır ancak İnfaz Kanunu’nun 107. maddesi ile düzenlenen koşullu salıverilme hakkı kapsamında bu ceza iki farklı şekilde tanımlanır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişilerin 30 yılını (107/2), suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek veya örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarda 36 yılını (107/4) infaz eden mahpuslar koşullu salıverilmeden yararlanma hakkını kazanırlar ve bu tahliye umudu doğuran bir düzenlemedir. Bu sürelerin infazı doğrudan bir tahliye sebebi değildir.[5] Koşullu salıverilme hakkına erişime olanak sağlayarak mahpusların tahliye olma umudu taşımaları sağlandığından, literatürde bu ceza “tahliye umudu olan ağırlaştırılmış müebbet hapis” olarak tanımlanmaktadır.
İnfaz Kanunu tahliye umudu olmayan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını şöyle tanımlanmıştır: “5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.” (107/16) Bu madde dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahpusların ölene kadar hapishanelerde kalmaları öngörülmektedir.[6] Bu durum 3713 sayılı TMK’nın[7] koşullu salıverme kenar başlığını taşıyan 17. maddesinde de düzenlenmiştir. Maddeye göre; “Ölüm cezaları, 14/7/2004 tarihli ve 5218 sayılı Kanunun birinci maddesi ile değişik 3/8/2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamaz. Bunlar hakkında ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ölünceye kadar devam eder.”
Ömür boyu sürecek şekilde tasarlanmış müebbet hapis cezası gibi uzun süreli hapis cezalarında da her mahpusun yeniden özgürlüğüne kavuşma olanağına sahip olması gerektiği görüşü “umut hakkı” olarak adlandırılmıştır ve bu hak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından önce Avrupa Konseyi’nin farklı organları tarafından ele alınmıştır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT);ömür boyu hapis cezası almış kişilerin erken tahliye olabilme olasılığını ve dış dünya ile adaptasyonunun sağlanması ve tahliye sonrasına hazırlanmaları amacıyla hapishanelerde anlamlı çalışmaların olması gerektiğini açıkça belirtmiştir.
Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesi de üye devletlere şartlı tahliye hakkında cezaevi idarelerine müebbet hapis ve uzun süreli mahkûmların yönetimiyle ilgili temel ilkeleri ve uygulama esaslarını belirlemiş ve mahpusların insan haklarına uygun koşullarda tutulmasını, rehabilitasyon sürecine dahil edilmelerini ve şartlı tahliye yoluyla yeniden topluma kazandırılmalarını önermektedir.[8]
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tahliye umudu veya “umut hakkı”na ilişkin ilk kararını İngiltere’ye karşı verdi. Bu konuda dönüm noktası niteliğindeki karar, 2013 yılında Vinter ve Diğerleri / Birleşik Krallık davasında alındı.[9] Bu davada AİHM, müebbet hapis cezasına çarptırılmış olan başvurucuların belirli bir tahliye umudu olmadan yaşam boyu hapis cezası çekmelerinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi (işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) kapsamında ihlal oluşturduğuna karar verdi. Mahkeme, mahkûmların ömür boyu hapis cezasına çarptırılsalar bile, ceza süresi boyunca gelişimlerini ve toplum için tehlike arz edip etmediklerini değerlendirebilecekleri bir şartlı tahliye mekanizmasının bulunması gerektiğine hükmetti. AİHM, bu kararla müebbet hapis cezasının “umut hakkı” ile bağdaştırılması gerektiğini belirtti ve her mahkûmun, uygun koşulları sağladığında yeniden özgürlüğe kavuşma ihtimaline sahip olması gerektiğini vurguladı. Bu karar, özellikle Avrupa’da ömür boyu hapis cezasının uygulanış biçimi konusunda önemli bir içtihat oluşturdu.
Mahkeme’nin kararlarına göre; bir yetişkinin ömür boyu hapishanede kalması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’ne aykırı değildir. Hak ihlalini oluşturan, kişinin hapishanede kalmasını gerektiren koşulların devam edip etmediğini değerlendirecek bir denetleme sürecinin olmamasıdır. Mahkeme’nin önerisi; cezasının 25 yılını infaz etmiş ömür boyu hapse mahkûm edilmiş kişinin, etkin ve efektif bir denetim mekanizmasına tabi tutulmasıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye aleyhine “umut hakkı” konusunda önemli kararlar vermiştir. Bu kararlar, müebbet hapis ve uzun süreli hapis cezalarına çarptırılmış mahpusların insan hakları çerçevesinde bir tahliye umuduna sahip olmaları gerektiğini vurgulayan bir yaklaşımı ortaya koymaktadır. Öcalan / Türkiye Kararı, Kaytan / Türkiye Kararı (2015), Boltan / Türkiye Kararı (2019). Türkiye aleyhine verilen kararlardır ve AİHM’in Türkiye’deki ceza infaz sisteminde ağırlaştırılmış müebbet ve uzun süreli hapis cezalarına yönelik tavrını ortaya koymaktadır. AİHM, “umut hakkı”nın sağlanması gerektiğini, aksi takdirde kişinin hayat boyu rehabilitasyon ve özgürlük umudu olmadan ceza infaz kurumlarında kalmasının insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele anlamına gelebileceğini belirtmektedir.
Örneğin “Kaytan / Türkiye Kararı[10]”, “Gurban / Türkiye Kararı”[11] (2015), “Boltan / Türkiye Kararı” (2019)[12] ile AİHM, Türkiye’de müebbet hapis cezası alan mahpusların şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu ceza infaz kurumlarında kalma ihtimallerinin bulunmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi kapsamında inceledi. Mahkeme, Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan mahpusların özgürlüğe kavuşma umudunun olmamasının, insanlık dışı ve aşağılayıcı bir muamele teşkil edebileceğine hükmetti. Bu karar, özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında tahliye için net bir mekanizmanın olmamasını eleştirerek Türkiye’ye eleştirel bir bakış sundu.
AİHM şimdiye kadar “Öcalan/Türkiye”, “Kaytan/Türkiye” , “Gurban/Türkiye” ve “Boltan/Türkiye” kararlarında Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiği yönünde karar vermiştir. Bu kararlarda, tahliye umudu olmayan hapis cezalarına ilişkin eski kararlarına atıf yapan Mahkeme, ömür boyu hapis cezalarında infazın devam etmesi için meşru bir sebebin varlığını araştıracak ve kişilerin tahliyesine karar verebilecek bir mekanizmanın olmamasını, ihlalin sebebi olarak vurgulamıştır ve benzer bireysel başvurularda da bu gerekçelerle ihlal kararları çıkacağı tartışmasızdır. Ancak bu kararlara rağmen 25 yılını doldurmuş tahliye umudu olmayan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüleri için ihlal oluşturan yasal düzenlemelerde bir değişikliğe gidilmemiştir.
Türkiye hapishanelerinde ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpus sayısına ilişkin Adalet Bakanlığı tarafından paylaşılan son istatistik 2014 yılına aittir ve aradan geçen zamanla bu veri geçerliliğini yitirmiştir. Son 5 yılın Avrupa Konseyi Yıllık Ceza İstatistikleri Raporlarına (SPACE) Adalet Bakanlığı tarafından sağlanan müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpus verisi birlikte verilmiş ve tahliye umudu olmayan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpus sayısı paylaşılmamıştır. 16-18 Temmuz’da Cenevre’de İşkenceye Karşı Komitenin 80. Oturumunda CTE Genel Müdür Yardımcısı Fatih Güngör, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpus sayısını hapishane genel nüfusunun %1,24[13] olduğunu belirtmiştir. Bu sebeple Bakanlar komitesi “Gurban/Türkiye” davasında tahliye umudu olmayan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslarla ilgili veri eksikliğine dikkat çekmiş ve bu bilginin Eylül 2025’e kadar somut bilgi sunulması tavsiyesinde bulunmuştur. Bunun yanında Komite, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına ilişkin cezai uygulamaların gözden geçirilmesini önermiştir. Uzun süreli hapis cezasının olumsuz etkilerine karşı mahpusların korunmasını amaçlayan uluslararası düzenlemeler de mahpusların insan onuruna saygı çerçevesinde ceza infazı sürecinde rehabilitasyon ve topluma yeniden kazandırılma olanağına sahip olmaları gerektiğini belirtmektedir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Mahpuslara Muamele Standart Asgari Kuralları[14] (Nelson Mandela Kuralları) ve Avrupa Cezaevi Kuralları[15] gibi uluslararası belgeler, mahpusların bireysel risk durumlarına göre değerlendirilmesi ve tüm mahpuslara, infaz süresi boyunca özgürlüğe kavuşma umudunu sürdürebilecekleri adil bir ortam sunulması gerektiğini vurgulamaktadır.
Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak kabul edilen “Uzun Süreli Hapis Cezası Çeken Mahkumlar İçin Rehabilitasyon” (Rec(2003)23) Tavsiye Kararı ve “Şartlı Tahliye” (Rec(2003)22) Tavsiye Kararı gibi belgelerle desteklenmektedir. Bu belgelerde, mahpusların insan haklarına uygun şekilde, rehabilitasyon süreçleriyle topluma kazandırılması gerektiği, aynı zamanda uzun süreli hapis cezalarının mahpuslar üzerindeki psikolojik etkilerinin asgariye indirilmesi için uygun düzenlemelerin yapılması gerektiği vurgulanmaktadır.
Bu uluslararası belgeler, mahpusların fiziksel ve psikolojik sağlığını koruyacak şartlar altında tutulmaları gerektiğine işaret eder ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahpusların da ayrım gözetmeksizin insan haklarına uygun koşullarda tutulmalarını güvence altına alır. Ancak, umut hakkına ilişkin ihlal oluşturan yasal düzenlemelerde herhangi bir değişikliğe gidilmediği gibi, bu mahpuslara hiçbir yasal gerekçe sunulmadan uygulanan ayrımcı uygulamalara devam edilmektedir.
[1]https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.5237.pdf
[2] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5275&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
[3] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5275&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
[4]https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/21.5.2324.pdf
[5] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5275&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
[6] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5275&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
[7]https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.3713.pdf
[8]https://cte.adalet.gov.tr/resimler/dokuman/1982019151705tavsiye_kararlari.pdf
[9] https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22itemid%22:[%22001-122664%22]}
[10] https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-159261%22]}
[11] https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-160409%22]}
[12] https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-192632%22]}
[13] Oturum tarihinde genel mahpus nüfusu 350.670 olarak açıklandığından %1,24, 4348 mahpusa tekabül etmektedir.
[14]https://tihv.org.tr/wp-content/uploads/2020/04/nelson-mandela-kurallari-mahpuslara-muameleye-dair-birlesmis-milletler-asgari-standart-kurallari-turkce.pdf
[15]https://rm.coe.int/cm-revision-of-epr-01072020-tr/1680a09978