Hapiste Unutulmak ve Yalnız Kalmak Kötü Bir Şey

“Türkiye Hapishaneler Enformasyon Ağı” projesi kapsamında yürütülen Hapiste LGBTİ blogu olarak bir süre LGBTİ koğuşunda kalan eski bir mahpus ile röportaj gerçekleştirdik. Hapishane koşullarından, iş atölyelerinden, hormon alımından bahsettiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Hapiste Unutulmak ve Yalnız Kalmak Kötü Bir Şey

Kendini biraz tanıtır mısın?

Adım Deniz, 21 yaşındayım İstanbul’da oturuyorum, Grafik Tasarımcısıyım. İnsan ve eşcinsel hakları aktivistiyim. Listag gönüllüsüyüm. Cinsel yönelim olarak kendimi biseksüel olarak tanımlıyorum.

Hangi yıllarda ve hangi suçtan hapishanede kaldın?

Eylül 2013’te adli suçtan savcıya çıktıktan sonra tutuklandım. Maltepe L tipi Cezaevine gönderildim. Cinayet ve örgütlü suçlardan olanlar orada yatıyordu. Cinsel istismardan içeriye gelenler de… İçerdekiler aşırı nefret eder ve bir çırpıda öldürürler. Benim suçlandığım suçta cinsel suçlar bölümüne giriyordu. Ben cinayetten içeri girenlerin koğuşuna gittim. Koğuşa giderken bana espriyle “biz cinayetten buradayız seni öldüreceğimizden korkmuyor musun?” dediler. Bir akrabamın tanıdığı vesilesiyle bana kimse bir şey diyemedi. Mehmet adında bir abi vardı adını burada anmak isterim. Bana çok faydası dokundu. Cezaevine ilk girdiğimde çok zorlandım. Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum. Kendimi zor tutuyordum. “Güçlü olmalıyım” diyordum kendime. İki ay cinayette olanların yanında kaldım. Ardından üç buçuk ay hücrede kaldım daha sonra LGBTİ koğuşuna gittim.

Neden ve nasıl hücreye gittin? Biraz o süreci anlatır mısın?

Cezaevinde idarenin her türlü kontrolü altındasın ve her şeyini biliyorlar. Mümessil dediğimiz hiyerarşik bir sistem var. Koğuş sorumlusu gibi bir şeydir. Mümessil her şeyden sorumludur. Hiç kimse mümessili sevmez. Mehmet dediğim abinin C1 Koğuşu dediğimiz koğuşta sevgilisi vardı. LGBTİ Koğuşu olduğunu bilmiyordum. Mehmet abiye onlarla mektuplaşıyordu. Mehmet 8 yıldır içerdeydi. Mehmetle bir gece uzun uzun sohbet ederken, bana davranışlarımdan eşcinsel olduğum anlaşıldığını söyledi. Kendisi olmasa beni kimsenin koğuşta koruyamayacağını belirtti. “Banyo yaparsan dikkat et. İnsanlar tuvalette girip sana tecavüz edebilirler. Ben seni korurum ama kimseye söyleme” dedi. Ben Mehmet abiye o zaman eşcinsel olduğumu söyledim. Mehmet abi beni korumak ve LGBTİ koğuşuna göndermek için idareyle görüştü. Adım çıktı koğuşta “İbne Deniz” demeye başladılar. Tüm hapishanede herkes beni öğrendi. Koğuşta kavga çıktı. Biri bana tokat attı. Ben de ona saldırdım. Mehmet abi de kavgaya karıştı ve ortalık savaş alanına döndü. Ertesi gün revire çıktım. Revirde bana “anlat bakalım sen nesin?” dediler, ben de anlattım. “Ben artık dayanamıyorum. Psikolojim bozuldu. Hücreye beni alın” dedim. Hücrede üç bucuk ay kaldım. Hapishane beni Marmara Psikiyatri Bölümü’ne sevk edecekler diye yanlışlıkla Endokrin Bölümü’ne sevk ettiler. Daha sonra tekrardan Psikiyatriye gittim. Psikiyatri doktoru “sana ne raporu vereyim” dedi. Ben de “transseksüel raporu verin” dedim. Psikiyatri Bölümü aşırı psiko-seksüel bozukluk ve ameliyata elverişlidir raporu verdi. O zaman tekli hücrede kalıyordum. Bir sefer idare beni çağırdı ve “C1 koğuşuna geçmek ister misin?” diye sordu. Ben de zaten baştan beri bu koğuşa geçmek istiyordum. “Tabii ki geçmek isterim” dedim. Annemin LGBTİ camiasında tanınmasının, benimle ilgilenmesinin ve sahiplenmesinin de etkisi vardı.

LGBTİ koğuşu nasıl bir yerdi orada kimler vardı?

LGBTİ koğuşu denilen C1 Koğuşuna geçtim. Beni çok sıcak karşıladılar. En son görüşüne gittiğim Yeliz abla vardı. Ben gittiğimde 7 kişiydiler. En az 5 kişi en fazla 8 Kişi oluyorduk. Koğuştan gidiş gelişler olurdu.

Transseksüel raporu aldığın için sana hormon veriyorlar mıydı? Sen kullanıyor muydun?

D: Bana hormon veriyorlardı ama ben kullanmıyordum. Hormon kullanma gibi bir isteğim yoktu. Hormonları alıp arkadaşlara veriyordum. Onlar kullanıyordu. Ya da dışarı çıkanlar onları götürüp satıyordu. Psikiyatrinin verdiği bazı ilaçları kullanırdım bazılarını çöpe atardım.

Koğuştaki diğer LGBTİ’lerle aran nasıldı? Koğuşta ruh halin nasıldı? Orada ayrımcılığa uğradın mı?

Koğuşta bazen olayla çıkıyordu. Bir trans “bu geylerin burada ne işi var? Burası travesti koğuşu mu? Gey koğuşu mu?” diyordu. Hapishanede ruh hali başkadır basit nedenlerden sorunlar çıkıyordu. Koğuşta birliktelik olsun diye çok konuştuk. Birbirine takılmaktan kavga ediyorlardı. Cezaevi yönetimi D. Ç’yi daha ciddiye alıyordu. Çünkü hakkını savunabiliyor ve çok iyi dilekçe yazabiliyordu. Cezaevinde ya paran olacak ya da kalemin güçlü olacak. İkisi de yoksa çok kötü bir durumda olursun. S. ve C. yabancıydı. Türkçe bilmiyorlardı. Televizyon izleyerek dil öğreniyorlardı. Gece ikiden sonra TV açmaları ve yüksek sesle konuşmalarından kaynaklı koğuştakilerle sorunlar yaşadılar. S. HIV pozitif olduğu için koğuştakiler de bu konuda bilinçli değildi. Yiyeceklerini ve eşyalarını onunkiyle karışmasın diye problem çıkarıyordu. Onlar da koğuştan ayrıldılar. Koğuştan ayrıldıktan sonra ekonomik olarak durumları kötüye gitti. O koğuştayken sıkıntı yaşamıyorlardı. Eşyalarımızı, sigaramızı paylaşıyorduk. Belirli bir süre sonra ben S’nin koğuşuna geçtim. Ekonomik olarak sıkıntılar yaşamasınlar diye. Belirli bir süre sonra bana duygusal olarak bağlandığını fark edince oradan ayrıldım.

İş atölyelerinde çalışabiliyor muydunuz?

D: Kapalı cezaevinde çamaşırhanede, kantinde, yemekhanede ve çay servisi bölümünde mahpuslar çalışıyorlardı. Fakat LGBTİ bireyleri güvenlik gerekçesiyle çalıştırmıyorlar. Açık cezaevinde çalışma imkânları daha fazla fakat güvenlik sebebiyle oraya göndermiyorlar. Cezaevinde sigara parayla, ailenle telefonla görüşmen için kart alıyorsun onlar da parayla. Paran yoksa ailenle telefonda görüşemezsin. S. ve arkadaşlarının parası yoktu aileleri ziyarete gelmiyordu ve aileleriyle görüşmek için biz kart veriyorduk.

Kaldığın koğuşu biraz betimler misin?

Kaldığımız koğuş iki katlıydı. İki katta yedi oda var, beş tane üst kat, iki tane alt katta olur. Merdivenlerle yukarı çıkıyorsun. Banyoda iki duş kabini var, iki tane de tuvalet odası var. Ranzalar var, elbise dolapları yerlere monteli. Malta dediğimiz avlu var. Bahçe kapısı 08:00’de açılıyor, 19:00’da kapatılıyor. Sabah 5 gibi sıcak çorba getiriyorlar. Öğle yemeği saat 11.00 ile 13.00 arası geliyor. Akşam yemeği de 18.00’de geliyor.

Hapiste bir gününüz nasıl geçiyordu? Neler yapıyordunuz?

Sabah 08:00’de sayım verilirdi sayımdan sonra uyurduk. Sayıma yüzümüzü yıkamadan bazen şortumuzla çıkardık. Belirli bir nöbet listemiz vardı. Nöbetçi banyoyu yıkar temizlerdi, bulaşıkları yıkardı. Lig TV ücretsiz olduğu için tüm maçları izlerdik. Yeliz abla Fenerbahçeliydi. Siyasi programlar izlerdik. Yemekleri kendimize göre tatlandırırdık. Yakan top oynardık, bazen toprak sahaya çıkardık orada toprağa temas ederdik.

Koğuşundaki LGBTİ’lerin LGBTİ derneklerinden haberleri var mıydı?

Derneklerden pek fazla haberleri yoktu. Pembe Hayat Derneği’nin elbise kampanyasından haberleri vardı. B. ablaya bir sefer “kızlara elbilse yollansın” diye mektup yazdım. Ardından Lamda İstanbul Derneği’ne ve SPoD’a mektuplar yazdım. SPoD Av. Rozerin Hanımı bize yolladı. Ben ve S. ile görüştü.

Revire ve/veya psikiyatrist servisine istediğiniz zaman çıkabiliyor muydunuz?

D: Aile hekimi haftanın beş günü vardı, fakat revire çıkarma için dilekçeleri bazen işleme almıyorlardı. Bir ara dilekçe yazmama rağmen 55 gün revire çıkamadım. En sonunda kapı tekmeleme sonucu çıkabildim. Psikologlardan biri bizi anlıyordu diğeri ise homofobikti. Onunla bir sefer tartıştım insan suç işleyebilir ama önemli olan onun suç olduğunun farkına varmasıdır. Neden bizden bu kadar nefret ediyorsunuz diye söyledim. “Hapishane Allah’ın unuttuğu bir yer” derler ya biraz böyle. Adamlar mesaisini bitirmeyi ve evine dönmeyi düşünüyor. Bir iş yeri olarak görüyor ve seni insan olarak bile görmüyor. 1.300 mahpusa 1 doktor, 1 sağlık personeli, 1 Hemşire, 2 psikolog ve 1 sosyal çalışmacı hizmet veriyordu.

Hapishane koşullarının iyileştirilmesi için ne yapılabilir?

İdarecilere eğitim verilmeli. Bu kimliği tanımaları gerekiyor. Yeliz abla birkaç kez tacize uğradı. Hapishane istismara açık bir alandır. A. olayını hepimiz duyduk.

Adalet Bakanlığı’nın önerdiği “Özel Tip LGBTİ Hapishanesi” hakkında ne düşünüyorsun? Böyle bir hapishanenin yapılması ne gibi sonuçlar doğurabilir?

Bir yandan ailelerine ve çevreye LGBTİ’leri fişlese de içerde olunca bu kulağa hoş geliyor. Bir insanın tutuklandığı ilden başka bir ile götürmeleri sürgün. Genelde zaten ceza yiyen hükümlüler başka yerlere gönderiliyor bu da bir sürgün. Hapiste unutulmak ve yalnız kalmak insanın psikolojisini bozuyor. Hapishanedeki temel nokta Cezaevi İdaresi ve Tevfik Evleri Genel Müdürlüğü. LGBTİ hapishanesine lezbiyenleri alabileceklerine inanmıyorum çünkü ameliyat olmuş trans kadınları kadın hapishanesine götürüyorlarsa, lezbiyen kadınları da kadın hapishanesinde tutarlar. Belki isterlerse ayrı koğuşta tutarlar. Herkes ifşadan korkuyor ailesi gelmeyenlerin hiçbir sıkıntısı yok. Ben içerideyken Ümraniye’de ayrı bir bölüm açacaklarını söylüyorlardı. Eğer biz bu süreci şeffaf bir şekilde birlikte yürütebilirsek ama maalesef ki ne yapacaklar haber vermiyorlar başka çözümler bulabiliriz birlikte. Bence devletin de kafası karışık bu konuda ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Hilal Başak Demirbaş’ın Deniz ile yaptığı röportaj