Eski Mahpuslar Cihan Erdal ve Can Memiş Anlatıyor III

Bölüm 3: Öğrenci mahpus olmak

Söyleşimizin üçüncü bölümünde Cihan’la ve Can’la hapishanelerde öğrenimini sürdürmek isteyen insanların karşılaştıkları zorluklara ve onların deneyimlerine dair konuştuk.

Öğrenimine devam etmek isteyen öğrenciler var ancak üniversite yönetimi onlar hapishanede diye istemiyorlar

Hapishanelerde öğrenimini sürdürmek isteyen insanlar nasıl süreçlerden geçiyorlar? Can sen hem yüksek lisans hem de lisans öğrencisisin Cihan sen de Doktora öğrencisisin, bilhassa hapishanedeki doktora öğrencilerinin öğrenim süreçlerine ilişkin çok az şey biliyoruz. Bize biraz bu süreçlerden bahsedebilir misiniz? Bilgiye erişme, ders çalışma, ekonomik koşullar gibi bağlamları değerlendirerek?

 

Can Memiş (CM): Öğrencilik statüsünün tanınmasından başlayayım ben. OHAL dönemindeki süreçte karşılaştığım öğrencilik statüsünün bir öneminin olmamasıydı. Pandemi süresince ise her iki hapishanede de bu süreçle karşılaştık, siz şu anda tutuklusunuz öğrenci sayılmıyorsunuz. Öğrenci sayılmanız için bir açık öğretim programında kayıtlı olmanız gerekiyor. Dolayısıyla sizin ders, sınavlar gibi öğrencilik haklarınızın hapishanede örgün eğitime devam edemezsiniz denilerek engellenmesi söz konusu. Öncelikle bu konuyla alakalı olarak çeşitli başvurular yapmamız gerekti. Siz benim öğrenci olduğumu nasıl da tanımazsınız, YÖK’ün böyle bir tasarrufu yokken böyle bir tasarrufa kalkışıyorsunuz. Evet doğru hapishanedeyken her gün kalkıp üniversitedeki derse gidemem ama açık öğretim dışında örgün öğretime devam edebilirim. Üniversite hocalarımın vereceği bir karar, hayır siz her gün buradan okula gidemezsiniz diye yaklaşmak akıl alır gibi değildi. Önce bunlarla alakalı olarak birtakım başvurular yaptık, infaz hakimliğine. Ben kişisel olarak bunlarla karşılaştım. Yüksek lisansa devam edemedim zaten dondurmak durumunda kaldım o süre zarfında. Kaynak erişiminin çok kısıtlı olduğu bilgisi de vardı, duvar gibi bir şeyle karşılaştık. Kitap sınırlandırması vs. O koşullar altında hem lisans hem de yüksek lisansı birlikte sürdürmek bana çok zor geldi. O yüzden onu dondurdum. Dondurmamda hapishane koşullarının büyük bir etkisi oldu.

Hem hapishaneyle hem de üniversitelerle alakalı bir durum söz konusu. Öğrenimine devam etmek isteyen öğrenciler var ancak üniversite yönetimi onlar hapishanede diye istemeyebiliyorlar. Üniversiteler biraz daha inisiyatif alabilse, hapishaneyle görüşebilse daha çok öğrenci hapishanedeyken eğitimlerine devam edebilir ancak öğrenci de bu konuda istekli olsa da başvuru vs. yapsa da üniversite yönetimi istemiyor. Örneğin ders notlarım alınmadı ama infaz hakimliği ders notlarımın da alınması gerektiğine ilişkin karar verdi. Ders kitaplarımın kitap kotasına dahil edilmeyeceği de bu şekilde teyit edilmiş oldu. Bir şekilde öğrenim hayatıma devam edebildim. Dediğim gibi tutuklunun başvurularının hapishane idaresinin tutumunu değiştirebileceği bir etki alanı var. Ağır ceza mahkemesinden anayasa mahkemesine kadar adımlar izlenebilir.

Üniversitenin de öğrenciye sahip çıkması çok önemli bir yer teşkil ediyor. Bu durum infaz hakimliğine bir başvuru yapmakla değişebilecek bir şey değil ve bence üniversiteler bağlamında mevcut durum büyük bir utanç kaynağı. Her ne olursa olsun öğrencisinin öğrenimini sürdürme isteğini görmezden gelmesi söz konusu. Bu durum masumiyet karinesinin görmezden gelinmesi, hüküm giymemiş, giyse de öğrenci devam edebilmeli zaten. Bunları utanç duyacağımız üniversite hikayeleri olarak görüyorum.

Biz Cihan’la birlikte başta üç kişi kalıyorduk ve bizimle beraber kalan arkadaş üniversite öğrencisi değildi ama sınavlara hazırlanıyordu. Masa ihtiyacımız oluyordu haliyle, konuyla alakalı infaz hakimliğine başvurduk oradan olumlu bir sonuç alamadık. Ağır ceza mahkemesine gittik ve yine olumlu bir sonuç alamadık ve orada kaldı. Masaları üst üste koyup hapishaneden firar edebilme olasılığımız varmış. Şimdi zaten her taraf kafes gibi, avlunun üstü bile kapalı, gökyüzünü doğrudan görebileceğiniz hiçbir alan yok. İki masayı üst üste koysam benim boyum kadar bile etmez. Böyle bir sebebin bahane edilmesi büyük bir utanç. Bazı hapishanelerde öğrenci olduğunu ispat edenlere ayrıca bir masa veriliyormuş diye duydum. Bu da bir duyum sadece, ne kadar doğru bilmiyorum. En azından bizim bulunduğumuz hapishane Sincan’da bu olanağı yaratamadık. Çalışmalarımızı etkiledi bu durum. Belki daha aktif ve etkin çalışabilirdik. Ya çalışma saatlerimizi birbirimize göre ayarladık ya da bir şekilde aynı masaya sığmaya çalıştık. Birçok farklı kaynaktan besleniyoruz hepimiz, bir masa etrafına sığabilmek gerçekten çok zordu.

Kitaplar konusunda da lisans eğitimi dediğimiz şey yalnızca ders kitaplarından ibaret değil başka ek kaynaklara da ihtiyaç duyuyorsunuz okumalar vs. Ben bir hukuk ve edebiyat dersi aldım, dersin 12 tane kaynak kitabı vardı, bu kitapların ders kitabı olmadığı gerekçesiyle onları kotaya dahil etmeye çalıştılar. Örneğin Kafka’nın Dava kitabını ders kitabı olarak göremeyiz, bu bir okuma kitabı diyorlar, dolayısıyla okuma kitabı mı ders kitabı mı böyle bir karmaşa içerisinde sıkışıp kalma ve gereksiz zaman kaybetme söz konusu. Kendini anlatma, açıklama, her sabah o dilekçeyi vereceksin, bunun yanında dilekçeyi öğlen veremiyorsun akşam veremiyorsun gibi durumlar da söz konusu. O dilekçeye bir cevap gelecek derken gereksiz bir vakit kaybına yol açıyor bence.

“Doktora öğrencilerine yönelik bir mevzuatımız, işleyişimiz yok ki”

Cihan Erdal (CE): Ben de doktora öğrencisi olarak hapishaneye girdim, doktora çalışmalarıma burada da devam etmek istiyorum dediğimde bana bizim hapishanede “Doktora öğrencilerine yönelik bir mevzuatımız, işleyişimiz yok ki” şeklinde bir cevap aldım. Bunun üstüne “aa yok mu peki” deseydim muhtemelen 9 ay boyunca herhangi bir şey yapamıyor olacaktık ve eğitim hakkımdan tamamen yararlanamıyor olacaktım. Biz bunun yerine her ufak mesele için kitaplarımızı makalelerimizi alabilmek için, masa meselesi için bütün bu detaylar için o çetin bürokratik süreçleri aşmaya çalıştık. İlk gittiğimiz hapishanede yalnızca hapishanenin kurumsallaşmamış olması değil aynı zamanda o hapishanenin farklı bir konseptinin de olmasıyla ilgili olarak kitaplarımızın dahi bize verilmesi bize çok büyük bir mücadeleye mal oldu. İlk hapishanede geçirdiğimiz 25 günlük süreçten sonra da ben F tipi hapishaneye geçtiğimizde resmi öğrenci belgemi ileterek ifade ettikten sonra az önce bahsettiğim yanıtı aldım. Sincan hapishanesinde kalan ilk doktora öğrencisi ben miydim emin değilim ama eğitimime devam etme adına ısrarcı davrandım. Ben araştırma aşamasında bir doktora öğrencisiydim derslere katılım talebim yoktu ama araştırma materyallerimin, üretmeye devam etmek durumunda olduğum jüriye karşı sorumlu olduğum çalışmalarımın bana gönderilmesi büyük bir mesele oldu. Çoğunluğu İngilizceydi ve onların bana teslim edilmesi için epeyce uğraştım. Hapishane yönetimi önce bu talebimi kabul etmedi, ardından infaz hakimliğine başvurduk, infaz hakimliğinin kararıyla bu mümkün olabildi. Ama benim akademik makalelere erişimim iki üç ayımı aldı. Onun dışında yazmaya devam etmem gereken makalelerim vardı, doktora tezimin çıktılarını yazmaya başlamıştım bir yandan. Bunları koğuşta not alarak, kağıtlara yazarak dışarıya göndermeniz çok zahmetli bir iş. Bunun üzerine bilgisayar odasını kullanmak için bir talepte bulundum. Bilgisayar odasında internet olmaksızın yazılarımızı, araştırma materyallerimi Word dokümanında görüp, çıktı alıp dışarıya göndermek istedim. Bu talebim de hapishane yönetimi tarafından olumlu karşılanmadı ardından infaz hakimliğine başvurduk. İnfaz hakimliği talebimizi kabul etti ancak her anlamda bir vakit kaybından bahsediyoruz burada. İki-üç haftanızı alıyor bu süreçler. Sonuç olarak ben haftada 9 saat bilgisayar odasına gidip internet olmayan bir bilgisayarda, bir Word dokümanı kullanma ve yazdığım yazıları çıktı alıp avukatlarıma iletme mücadelesini kazandım, bunu çıkıncaya kadar devam ettirebildim, yeterli miydi bu asla değildi. Örneğin, ben çalıştığım dosyaları bir CD’de topluyordum. Her çalıştığımda o CD’ye kaydediyordum, bir sefer CD’yi tekrar bilgisayara taktığımda çalıştığım dosyanın kaydolmadığını gördüm. Yazdığım 30 sayfalık Word dokümanı orada yoktu, CD bozuldu dendi ve bir süredir üzerinde çalıştığım yazım buharlaşmıştı. Doktora öğrencisi olarak eğitimimi ve araştırmamı sürdürebilmek için olağanüstü bir çaba ve emek harcamak durumunda kaldık. Dışarıdan yürütülen uluslararası kampanyanın verdiği destekle üretmeye devam ettik. Bu benim için büyük bir motivasyon ve mücadele biçimiydi. Her ne olursa olsun bizim üretmemizi yazmamızı engelleyemezsiniz deme biçimimizdi. Formal olarak ben doktora öğrenciliğimi dondurmak zorunda kaldım. Kanada’daki üniversitem rektöründen, süpervizörüne kadar çok büyük bir destek sundular bana, günün sonunda o 9 aylık süre benim öğrenciliğimi dondurduğum ama doktora araştırmamla ilişkili olarak okumalarıma, araştırmalarıma devam ettiğim bir süreç oldu. Can’ın bahsettiği masa sorunu gerçekten önemli. Bir yandan binlerce sayfalık bir iddianame var, okumaya çalışıp, araştırıp, savunmanızı hazırlamaya çalışıyorsunuz. Bir yandan kitaplarınız var, üçümüzün de çalışma alanları birbirinden farklı. Hapishane koşulları sizin eğitim hayatınıza devam etmenize yardımcı olan bir şekilde değil tam tersine engellemeyi amaçlayan bir şekilde inşa edilmiş. O bariyerleri aşmak için içeride siz, dışarıda avukatlarınız ve sevdikleriniz durmadan mücadele etmek zorundasınız.

CM: Biz kısmen daha şanslıydık. Bizden çok daha kötü durumda olan, eğitim hakkı tanınmayan mahpuslar var. Genelgeler ülkesi olduğumuz için hapishanedeki memurlar da genelge bu diyerekten işin içinden sıyrılabiliyorlar. İnfaz hakimliğinden yanıtlar gelmeye başlandıkça bizim öğrencilik statümüze yönelik tavır da değişmeye başladı. Başvuranlar açısından tavırlar değişti. Dolayısıyla öğrenci mahpusların haklarının farkında olup bunun arayışında olması hapishaneyi değiştirebiliyor, kurum öğretmeninin tavrını da değiştirebiliyor. Genelgede yazmadığı için biz böyle davranıyoruz diyorlar, normlar hiyerarşisi çok fazla dikkate alınmıyor. Bildiğiniz üzere pandemiyle birlikte eğitim alanı da etkilendi ve pek çok ders çevrimiçi gerçekleşiyor. Bütün üniversiteler çevrimiçi eğitim olanağına kavuştular. Hapishanelerdeki öğrenciler için bu durum olumlu değerlendirilmesi gerekirken. Bununla ilgili bir şey yapılamıyor ama hapishanelerinde iletişim engeli dolayısıyla. Online katıldığınız bir derste görüşünüzü ifade etmeniz dahi bir risk olarak görülüyor. Derse katılım istenmediği gibi üniversiteler artık, en azından bazı hocalar derslerinin kayıtlarını tutuyorlar, isteyen öğrenciler bunları sonra takip edebiliyor. Özellikle hapishanelerdeki internet kullanım ve iletişimin sağlanması gerekiyor. Belli siteler belki uygun olmayabilir kişinin hapishanede bulunuyor olması gerekçesiyle ama öğrencilerin akademik anlamda kendilerini geliştirebilecekleri kaynak yönündeki bazı sitelerin ve çevrimiçi ağların desteklenmesi bir öğrenci için çok kritik. Bunun yolunu açma adına ben bir girişimde bulunamadım çünkü bu sürecin olumsuz sonuçlanacağına yönelik çok net geri dönüşler aldım. İlerleyen süreçlerde yeni bir yasal mevzuat değişimi etkili olabilir. Özellikle öğrencilerin internet erişiminin hapishanelerinde sağlanması konusunda var olan çabanın yoğunlaşması gerektiği sonucuna ulaştık.

 

Durumun ekonomik boyutuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Örneğin size bir destek olduğundan bahsettiniz dışarıdan ama pek çok diğer öğrenci için aileleriyle görüş hakkı dışında dış dünyayla da bir bağları olamadığını söylediniz. Bu mahpuslar için eğitim hakkına erişim muhtemelen daha zordur. Harç yatırmak, sınavlara giriş ücretleri gibi durumlar da var.

 

CE: Şanslıyız derken aslında ilk bizim ayrıcalıklı konumuzu konuşmakta fayda var. Dışarıdan destek sayesinde sürekli kitaplarımız, makalelerimiz geldi. Bu desteğe sahip olamayan ekonomik olarak daha dezavantajlı olan mahpuslar için eğitim hayatlarını sürdürebilmeleri, kitaplara erişebilmeleri veya gazete okuyabilmeleri bir sınava girebilmeleri, o sınava girmek için sınav ücretini ödeyebilmeleri neredeyse imkansız. Bunun için çözüm yaratabilmek devletin, hapishane yönetiminin sorumlulukları arasında. Bu önemli bir sorun ve çözülmesi gerekiyor. Eğer paranız varsa eğitiminizi çok kısıtlı da olsa imkanlarla devam ettirebilirsiniz. Ama ekonomik durumunuz buna el vermiyorsa bunu gerçekleştiremiyorsunuz.

 

“Mahpusların sınav için para vermesi çok zor”

 

CM: Başka şeylerin de eksikliğinden bahsetmek önemli olabilir bu noktada. Örneğin hapishanelerde kütüphaneler var ancak buradaki kaynakların yeterli olmadığını söyleyebiliriz. Her hapishanede farklı bir uygulama var ama bizim kaldığımız hapishanede kütüphanedeki kitaplar da kitap kotasına dahil oluyordu. Diğer hapishanelerde kotadan sayılmadığını görmüştüm, Sincan hapishanede kaldığımız süreç içerisinde kütüphaneden aldığımız kitapların da kotaya dahil olduklarını gördük. Aynı zamanda çok da yetersiz olduklarını gördük kütüphanelerin. Örneğin biz çıkarken bazı kitaplarımızı kütüphaneye bırakmak istedik, ya da daha doğrusu arkadaşlarımıza bırakmak istedik bunu kabul etmediler, kütüphaneye bırakmak istedik bunu da kabul etmediler. Aynı odada kalsaydık kabul edilirdi, bunu sormamıza da gerek yok tabii ama, biz o süreci oda olarak kapattığımız için diğer odalardaki arkadaşlarımıza elimizdeki kaynakları gönderememiş olduk. Ancak kütüphanede kalsın diğer mahpuslar da yararlansın dediğimiz noktada buna da olumlu yanıt alamadık. Normalde almamız lazım. Dışarıdan kaynak akışına açık olmaları gerekirken bu konuda da sorun yaşamış olduk.

Cihan’la ÖSYM (Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi) sınavlarına girdik bu süreçte. Çok yüksek paralar ödedik. Ya dışarıyla bir farkın olması gerekir ya hiçbir ücret alınmaması gerekir, böyle şeylerin konuşulması gerekirken, bir tutuklu için sınav için para vermek çok zor. Bir arkadaşımız ÖSYM’nin düzenlediği birkaç farklı sınava gireceği için 800 TL’ye yakın para ödedi. Sorsanız az önce bahsettiğim bir yardımlaşma derneği var üstünden başvurursanız belki destek alabilirsiniz ama o dernek nedir, buna dair bir bilgi yok. Ben hiçbir hapishanede maddi imkanları olmayanlara ya da kısıtlı olanlara bir yardım sağlandığını duymadım. Bana kalırsa maddi durumu olsun olmasın devletin bu konuda daha net bir tavrının olması ve bu imkanları ücretsiz hale getirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Dışarıda kaynak edinmek için biz dış kantinden sipariş veriyorduk onlar gecikmeli geliyordu. Verdiğimiz bir sipariş bir ay iki ay sonra gelebiliyordu. Bir kitap siparişinde bulunmuştum ben, rahatça bulunabilecek bir yayınevi aslında. Alacak kişi yalnızca Sincan hapishanesindeki kitapçılara bakıyor, orada da doğru düzgün bir kitapçı yok, belki kırtasiyelerin yanında küçük kitapçılardan söz etmek mümkün. Online sipariş ise bazı hapishanelerde var bazılarında yok dolayısıyla ben en sonunda hangi kitapçıda bu kitabı bulabileceklerini yazarak yönlendirdim. Sadece Sincan’da bulamadıkları, online siparişe de izin verilmediği için tek tek yazmam gerekti. Şu adresteki şu kitapçıdan şu kitabı şeklinde başvuruda bulunmam gerekti.

 

Sınavlara girdiğiniz alanlar nereler, bilgisayar kullandığınız odalar nasıl, sınavlara girerken farklı bir uygulama oluyor mu başka adaylarla karşılaştırınca?

 

CE: Kaldığımız blokta bir ziyaretçi odası vardı, pandemi öncesinde açık görüşlerin yapıldığı odalardan bir tanesiydi. Toplamda bir sınava girdiğinizde 4-5 kişi oluyorduk. Sınava giren diğer insanlara oranla çok farklı bir uygulama olmadı. Kaldığımız blokta 4-5 kişi olduğu için kendi bloğumuzda sınava girebildik ama şöyle bir risk de var, eğer bulunduğunuz bloktan başka bir yerde, Sincan hapishane kampüsü içerisinde başka blokta sınava götürebiliyorlar. Bu durum da odanızın değişmesi anlamına geliyor, yeniden bir karantina uygulaması kapsamında başka bir odaya alınıyorsunuz, üç hafta tek başınıza kalmak zorundasınız. Bir sınava girmek demek birlikte kaldığınız arkadaşlarınızdan 3 haftalığına yalıtılmış olmanız anlamına geliyor, bu durumu yaşayanlar oluyordu. Kurumun eğitimden sorumlu öğretmeni ÖSYM mevzuatını okudu, olağan bir süreç yaşadık sınav boyunca.

Sınavların yapıldığı alanların açık görüş yapılan odalar olduğunu söyledin, aynı şekilde bilgisayar odasından da bahsettin. Eğitime özel hazırlanmış bir alan var mıydı?

 CE: Aslında son derece küçük, 3-4 adım atabileceğiniz bir oda düşünün, bizim kaldığımız blokta bunlardan bir tane vardı. Penceresi olmayan son derece karanlık, nefes alamayacağınız bir oda. Bir tane bilgisayar ve printer var. Orada üç saat ya da gün boyu çalışacaksınız, çalışmaya elverişli bir ortam diyemeyiz orası için kesinlikle. Bir tuvalet ihtiyacınız olduğunda tekrar koğuşa getirilmek zorundasınız. Aslında bu odalar bu odalar bildiğim kadarıyla savunma ihtiyacı olan insanların, savunmalarını hazırladıkları ve çıktılarını aldıkları bir ortam olarak tasarlanmış. Daha sonra öğrencilerin talepleri doğrultusunda bu odaların kullanımını öğrencilere de açmışlar. Ancak odanın ve bilgisayarlar son derece yetersiz. Oda sayısı yetersiz, bilgisayar sayısı yetersiz. Ben haftalık bana tanınan saatler dışında da bu odaları kullanmak için dilekçe yazdığımda şu anda uygun değil başkaları kullanıyor cevabını çok defa aldım. Benim bilgisayar odasını kullanma talebim infaz hakimliği tarafından kabul edildiğinde, hapishanenin eğitimden sorumlu kişisiyle konuştum onun bana söylediği ne zaman ihtiyacınız olursa bir gün öncesinde dilekçe yazın biz onu ayarlayacağız olmuştu ama buna rağmen o odaları kullanmak isteyen çok fazla insan oluyor, sizin de oraya erişiminiz her zaman mümkün olmuyor. Bir öğrencinin kütüphane, bilgisayar odası ortamı gibi çalışmasına elverişli ortamlar olarak tasarlanmış diyemeyiz.

 

CM: Pandemi sebebiyle kapandılar ama önceden bazı kurslar oluyordu. Şu an da hiçbiri yapılmıyor, resim atölyesi vs. hepsi kapalı durumda şu anda. Bir ara saksafonumu yanıma alıp onu çalabileceğim bir oda olabilir mi diye düşündüm, kaldığım odada olmaz çünkü odadakileri de rahatsız etmek istemem ders çalışıyorlar neticede. Hapishanenin ayarlayacağı bir boş müzik odası ya da atölyede çalmak istediğime yönelik girişimlerde bulundum. İlkinde başka bir hapishanedeydim. İkinci müdürün beni çağırıp, “saksafon yerine flüt versek olmaz mı” şeklinde alayvari bir konuşma yaptığını hatırlıyorum. Sonrasında dönüş bile alamadım konuya dair. Tutuklu bulunduğunuz süre boyunca kendi merak ve ilgilerinizle hem hal olabilmeniz hayli zor, hatta imkansız. Televizyon kanallarıyla ilgili başvurularda bulunmuştuk, farklı televizyon kanallarına erişim adına, İngilizce ya da başka yabancı dillerde yayınlar yapan kanallar, ya da belgeselleri olan iyi filmlerin takip edilebildiği kanalları talep ettik. Mevcut kanal listesinin genişletilmesini istedik. Onunla ilgili de birkaç kanal eklendi bu süre zarfında ama yeterli bir gelişme sağlanamadı. Bunların her biri önemli, kişinin hapishanede kendini geliştirebilmesi adına kritik şeyler bunlar.

Söyleşimiz dördüncü ve son bölümüyle haftaya devam edecek…