Eski Mahpuslar Cihan Erdal ve Can Memiş Anlatıyor I

Bölüm 1: Hapishanelerde hak ihlalleri

Hapiste LGBTİ+ Tematik Alan temsilcimiz Meriç Doğan ve Hapiste Öğrenci Tematik Alan temsilcimiz Özge Akyüz eski mahpuslar Cihan Erdal ve Can Memiş’le hapishanede yaşadıkları hak ihlallerinden öğrenci mahpusların eğitime ulaşma imkanlarına kadar birçok konuda konuştu. Dört bölüm halinde yayınlanacak olan söyleşimizin ilk bölümünde Cihan’la ve Can’la hapishanelerde mahpusların karşılaştıkları hak ihlalleriyle ilgili konuştuk.

Cihan Erdal, 32 yaşında, Kanada’nın başkenti Ottowa’da Carleton Üniversitesi Sosyoloji bölümünde Doktora öğrencisi. Eylül 2020 tarihinde hem ailesini ziyaret etmek hem de doktora araştırmasını sürdürmek için geldiği İstanbul’da gözaltına alındı ve 9 ay boyunca Sincan 2 No’lu F Tipi Hapishanesinde tutuklu kaldı.

Can Memiş Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu. Şu anda Bilgi Üniversitesi’nde Felsefe ve Toplumsal Düşünce Yüksek Lisans Programında öğrencisi, aynı zamanda MEF Üniversitesi hukuk fakültesinde lisans öğrencisi. İlki 2018’de, ikincisi 2020’de olmak üzere iki kere tutuklandı. Toplamda bir buçuk yıla yakın bir süreyi hapishanede geçirdi.


Kaldığınız hapishanelerde herhangi bir ayrımcılığa maruz kaldınız mı, idareden ya da infaz koruma memurlarından doğru bir ayrımcılıkla karşılaştınız mı?

 Cihan Erdal (CE): Ben aynı zamanda bir LGBTİ+ aktivistiyim ve hayatımızın her alanında bir ayrımcılığa uğramak hissiyle yaşıyoruz. Ama bu hapishanede biraz daha yoğun bir hal alabiliyor. Açık kimlikli bir LGBTİ+ mahpus olmak daha yoğun ve sürekli bir tedirginlik hali yaratıyor sizde. Her an infaz koruma memurları tarafından, hapishane yönetimi tarafından maruz kalabileceğiniz ayrımcılıkları aklınızda tutmanız gerekiyor. Bu tedirginliği dışarda beni destekleyen sevdiklerimin de yoğun olarak yaşadıklarını biliyorum.

9 ay boyunca yasal olarak evli olduğum eşimle telefon görüşmesi gerçekleştiremedim

Daha somut olarak belki şunu anlatabilirim, Nisan 2020 idi yaklaşık olarak 6-7 aydır görüşemediğim Kanada’da yasal olarak evli olduğum eşim ile telefon görüşmesi yapma talebimi bir dilekçeyle hapishane müdürlüğüne iletmiştim. Bu talebime verdikleri ilk reaksiyon “Pardon, Ömer bir erkek ismi, erkek ismi yazıyor kağıdın üzerinde” diyerek verdikleri reaksiyon bir yanlışlık mı var, burada bir erkek ismi yazıyor diyerek şaşırdıkları homofobik bir tepkiydi. Bunun üzerine benim sağlıklı olup olmadığımı teyit etmek amacıyla kendini kurumun psikoloğu olarak tanıtan birisi ile görüşmem sağlandı. Eşimle telefon görüşmesi yapma talebimi yazılı olarak hapishane yönetimine iletirken beraberinde aldığım risklerin farkındaydım. O dönem Can’la birlikte kalıyorduk aynı koğuşta. Başka bir odaya alınma, tecrit halinin daha da yoğunlaştırılması riskini göz önünde bulundurarak bu talebimi iletmiştim. Çıkıncaya kadar da yaklaşık 9 aylık süreçte eşimle bir telefon görüşmesi gerçekleştiremedim. Sesini duyamadım, bu benim için başlı başına büyük bir eşitsizlik ve ayrımcılık biçimiydi. Bu bağlamda hapishane yönetimiyle Kanada konsolosluğu arasında sürecin başladığı, evliliğimizin resmiyetine dair bilgilerin talep edildiğine yönelik bilgilendirildik.

Can Memiş (CM): Ben ayrımcılıklara maruz kalmaktan çok şahit oldum. İlk tutukluluk sürecimde OHAL kapsamında sınırlandırılmalar çok fazlaydı hapishanelerde. İnsanlar telefonda Kürtçe konuştukları için uyarılıyorlardı. Aile görüşlerinde diller, kitaplar problem haline gelebiliyordu. Kimliklerin birer ayrımcılık konusu haline gelişine çok defa tanık oldum. Sincan hapishanesi sürecinde de tanıklıklarım oldu.

‘Burası devlet dairesi uzun saç olmaz’

Kendi deneyimimde ise saçımın uzunluğu dolayısıyla bir ayrımcılığa uğradım. Kurum düzeni ve ciddiyeti gereği, orası bir devlet dairesi olduğu için saçlarımızın kısa olması gerektiği söyleniyordu. Hapishane ikinci müdürü tarafından yönetmelik bu şekilde denilerek saçıma müdahale edilmeye çalışıldı. Ancak çeşitli kurum ve derneklerin aracılığıyla Adalet Bakanlığına yaptığımız başvuru sayesinde kısa bir sürede o sorun çözüldü. Çıplak arama dediğimiz şey de bir ayrımcılık, ben doğrudan maruz kalmasam da tanık oldum. Yine bir önceki yargılama sürecinde de sevk sırasında kadınlara yönelik bir şiddet olayı söz konusu olmuştu. Burada biz tahliye olduktan sonra dosya arkadaşlarımız mahkemeye götürülürken tacize varan bir şekilde aramaya maruz kalmışlar vs. Doğrudan maruz kalmasam da tanıklıklarım daha fazla. Ben sadece erkeklerin saçı bu kadar uzun olamaz, burası devlet dairesi şeklinde ifadelerle bir ayrımcılığa maruz kaldım. Öğrenci olmakla alakalı olarak tabii başka ayrımcılıklardan bahsedebilirim.

“Kısıtlamayı aşmak için evlenmek zorunda kaldım”

 Can, OHAL ve Pandemi sürecinde hapishane deneyimi yaşadın bu iki dönem arasında bir farktan bahsedebilir misin?

CM: OHAL sırasında nasıl ki KHK’lara (Kanun Hükmünde Kararname) dayanılarak bir takım kısıtlamalar yapılıyorduysa, şimdi de pandemi var bahanesiyle benzer kısıtlamalarla karşı karşıyayız. Örneğin Cihan’la aynı odayı paylaşıyoruz F Tipi bir hapishanede ama pandemi gerekçesiyle birlikte fotoğraf çekilemiyoruz. Pandemi dolayısıyla aynı fotoğraf karesinde olmamız sakıncalıymış ama aynı odada kalıyoruz gibi durumlarla karşılaştık. Pandemiyi tıpkı OHAL (Olağanüstü Hal) gibi değerlendirdiklerini düşünüyorum. OHAL’de birinci dereceden akrabalar, eş ve çocuklar, bir de babaanne-dede ile görüşebiliyordun. Arkadaş görüşü yasaktı. Sevdiklerimle, arkadaşlarımla görüşüme izin vermiyorlardı. Ben bu sebepten dolayı evlenmek durumunda kaldım o kısıtlamayı aşmak adına. Arkadaş görüşü var ama aylar sonra açılıyor, bazı arkadaşlarımıza o da mümkün olmadı.  Bizim açıldı ama zaten pandemi dolayısıyla görüşler de doğru düzgün yapılamadı. İki haftada bir yapılıyor, hepsi kapalı görüş, bayramda dahi açık görüş yapılamadı. Dolayısıyla pandemide de OHAL’de olduğu gibi kısıtlamalar devam etti. Örneğin kitap kısıtlamasının pandemiyle nasıl bir ilgisi olabilir ki. F tiplerine yönelik özel bir rejim uygulandığı için de olabilir bu durum, belki de diğer hapishane tiplerinde daha farklı durumlar. İlk tutukluluk sürecimde L tipinde kalmıştım, F tiplerinde belki de her daim bir OHAL var, o kısıtlamalar aşılamıyor bir şekilde.

“Pandemi dolayısıyla bazı kısıtlamalar gerekli ancak bunu telafi edecek bazı başka uygulamaların olması gerekiyor”

 Ziyaretçi görüşlerindeki süreci biraz daha açar mısın?

CM: Uzun bir süre 2 haftada bir gerçekleşiyordu görüşler, hatta o da uzun bir süre yapılamadı. Kapanma süreçleri sebebiyle. Arkadaş görüşleri konusunda da emniyete bir başvuruda bulunmak gerekiyor, başvuru yapılıyor ama orada sürecin bir yerde takıldığını deneyimledik, nerede olduğunu biz de çözemedik. Biz o anlamda şanslıydık süreç uzatılsa da bizim arkadaş görüşlerimiz bir şekilde onaylandı ve az da olsa yapabildik. Aynı dosyadan yargılanan başka arkadaşlarımızın görüşleri onaylanmadı. Dolayısıyla arkadaşları görüşlere gelemedi. Kapalı görüşler zaten iki haftada bir, pandemi gerekçesiyle açık görüşler zaten yapılamıyor. Biz hiç açık görüş yapmadık. Böyle bir kısıtlama hali söz konusu. Bizler de tabi ki pandemi dolayısıyla bazı kısıtlamaların gerekli olabileceğinin farkındayız ama bunu telafi edecek bazı başka uygulamaların olması gerekiyor. Örneğin telefon görüşleri bu konuda kolaylaştırıcı olabilir, uzatılabilirdi. Ben girdiğimde 10 dakikalık görüşler söz konusuydu, şimdi bunu 20 dakikaya uzatmışlar ama o da yeterli değil, örneğin yılbaşı, bayram zamanları, özel günler gibi durumlarda en azından yüz yüze görüşme yapılamıyorsa bile telefon görüşmesi süresini arttırılması sağlanabilirdi. Çünkü içerideyken insanın dışarıyla iletişiminin sürmesi adına bu görüşler çok önemli, hele ki F tipi hapishanelerde bu daha da kritik. Hapishanelerin de farklı uygulamaları oluyor, örneğin bizim ilk gittiğimiz Sincan Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda görüşler haftada iki farklı gün gerçekleşiyordu, bu durum bizim için daha iyi oluyordu ama bu son kaldığımız hapishanede hafta bir gün tek seferde 20dk kullanabiliyorduk, o vakti başka günlere bölme gibi bir şansınız olmuyordu. Hafta içerisinde birkaç farklı günde dışarıyla bağ kurabilmek çok daha iyi oluyordu. Onu dahi kabul etmiyorlardı.

 

Söyleşimiz ikinci bölümüyle haftaya devam edecek…