Kısmi (Özel) Affa İlişkin Düşüncelerimizdir

TCPS Basın Duyuruları 9

17 Ağustos 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye’deki mahpus mevcudunun yaklaşık 5’te 1’inin tahliyesi öngörülüyor. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yaptığı açıklamaya göre tahliye edilecek mahpusların sayısı ilk aşamada 38, toplamada ise 93 bin civarındadır.

Bu düzenleme mahpusların tahliyesini iki yolla sağlıyor:

1- Denetimli serbestlikten yararlanma süresi 2 yıla çıkarıldı. Geçmişte koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan hükümlüler denetimli serbestlikten yararlanabiliyordu.

2- Ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezası dışında “süreli hapis cezalarına mahkum edilmiş olan” mahpuslar geçmişte cezalarının üçte ikisini hapiste geçirdikten sonra koşullu salıverilmeden yararlanabilirken bu oran ikide bire yani yarısına indirildi.

Bu yasal düzenlemelere göre hakkında 6 sene hüküm verilmiş bir mahpus 1 sene hapiste tutulduktan sonra denetimli serbestliğe tabi olarak tahliye edilebilecek. Ancak KHK gereği bu konuda sınırlamalar söz konusu. İlk sınırlama bu yasal düzenlemenin “1 Temmuz 2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından” geçerli olması. İkinci sınırlama ise bazı yasa maddelerinden yargılananların bu KHK kapsamı dışında bırakılması. Aşağıda sıralanan yasa maddeleri kapsamında yargılananlar bu af düzenlemesinin dışında bırakılmaktadır:

a) Kasten öldürme (madde 81,82);

b) Altsoya, üstsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumunda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları;

c) Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar (madde 102,103,104,105)

d) Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132,133,134,135,136,137,138);

e) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticareti (madde 188);

f) Devletin güvenliğine karşı suçlar (madde 302-308);

g) Anayasal düzene karşı suçlar (madde 309-316);

h) Milli savunmaya karşı suçlar (madde 317-325);

ı) Devlet sırlarına karşı suçlar (madde 326-339);

i) Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar.

CİSST/TCPS olarak yukarıda aktarılan bu düzenlemeye ilişkin düşünce ve tespitlerimiz şunlardır:

1- Bu düzenleme bir kısmi (özel) aftır.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bu yasal düzenlemenin bir af olmadığını, “Koşullu salıverilme tarihine kadar geçecek sürede ceza”nın, “dışarıda denetimli serbestlik olarak infaz” edileceğini ifade etmektedir. Teknik olarak bir aftan söz edilemeyeceğini belirtmek, 38 bin kişinin tahliye edileceği gerçeğini değiştirmemektedir. Denetimli serbestlik altında olacak olsalar dahi mahpus kitlesinin 5’te 1’inin tahliyesini öngören kısmi (özel) bir af söz konusudur.

2- Bu düzenlemenin amacı  sadece  tutuklananlara ve tutuklanacaklara yer açmaktır.

Türkiye, geçmişte de aflara tanıklık etmiştir. Bu af düzenlemelerinin hepsi “mahpusların topluma entegre olması”, “toplumsal barış” gibi nedenlerle gerekçelendirilmiştir. Oysa bu affın böylesi bir gerekçesi bulunmamaktadır. Toplam kapasitenin 183.871 olduğu (Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün Temmuz 2016 tarihli verilerine göre) Türkiye hapishanelerinde son tutuklamaların ardından 214 bin mahpus tutulmaya çalışılmaktadır (Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 17 Ağustos 2016 tarihli açıklaması). Hapishaneler, 31 binin üzerinde kapasite fazlasını barındırabilecek durumda olmadığı için akla gelen ilk çözüm kapasite fazlasını bir yasal düzenlemeyle azaltabilmek olmuştur. Bu affın, hukuki, sosyolojik, toplumsal entegrasyonu ve toplumsal barışı hedefleyen bir karşılığı bulunmamaktadır.

3- Bu düzenleme eşitlik ilkesine aykırıdır.

Bu af, tüm mahpusları kapsamamakta, yukarıda sıralanan yasa maddeleri gereği yargılanan kişileri dışarıda bırakmaktadır. Mutlak eşitlik tartışması yürütmüyoruz. Ancak böylesi bir yasal düzenlemenin hukuk sosyolojisi açısından bir toplumsal konsensüse dayanması gerekir. Bu düzenlemenin bu haliyle bir toplumsal konsensüse dayanmadığı, toplumsal vicdana ve toplumsal barışa denk düşmediği söylenebilir. Özellikle siyasi mahpusların (TMK kapsamında yargılanan mahpusların)  ve “devletin kendisine karşı işlenen suçların” faillerinin toptancı bir şekilde bu af kapsamı dışında bırakılması tartışmaya açıktır. Devletin, “vatandaşlara karşı işlenen suçların” faillerini affederken  “kendisine karşı işlenen suçların” faillerini hapiste tutmaya devam etmesi geçmişte de tartışılmış ve dava konusu edilmiştir. Ayrıca tutuklanan binlerce insana yer açmak amacıyla gerçekleştirilen bu düzenleme henüz tutuklu olan, hakkında hüküm verilmeyen ve “masumiyet karinesi” gereği henüz masum sayılan kişilerin tahliye edilenlerden daha da “suçlu” olduğu öngörüsüne dayanmaktadır. Bu ön kabul, mantığa aykırı ve hukuk sosyolojisi açısından kabul edilemezdir.

Bu af düzenlemesi eşitlik ilkesini de kapsayacak ve toplumsal konsensüse, toplumsal vicdana dayanabilecek şekilde gözden geçirilip yeniden düzenlenmelidir. Bu yapılmadığı sürece sadece yer açmayı amaçlayan, günü kurtaran ancak toplumsal vicdanda yeni yaralar açan bir  düzenleme olarak kalacaktır.