İmam Çelik Demir ve Diğer Tüm Ağır Hasta Mahpuslar Derhal Tahliye Edilsin!

Türkiye’nin 355 hapishanesinden ölüm haberleri gelmeye devam ediyor ve hasta mahpuslar, hapishaneler söz konusu olduğunda başlıca gündem maddelerinden biri olma özelliğini koruyor. Son 4 yılın rakamlarına bakıldığında Türkiye hapishanelerinde her hafta 6 mahpus yaşamını yitiriyor yani hapishanelerden neredeyse her gün bir tabut çıkıyor, Bu vahim tablo karşısında Adalet Bakanlığı’nın ve bir bütün olarak hükümetin yaptığı düzenlemeler, sorunu çözmek yerine her yıl artan mahpus sayısı ile daha da büyütüyor.

İmam Çelik Demir, Türkiye hapishanelerindeki yaklaşık 160 bin mahpustan birisidir. Hastalığı Adli Tıp Kurumu tarafından belgelenmiş hasta mahpus Demir için 7 Nisan 2014 tarihli ATK raporunda şu tanıya yer verilmiştir:

(Hastada) “KRONİK PSİKOTİK BOZUKLUK (ŞİZOFREN) tespit edildiği, mevcut durumu ile (…) maruz kaldığı ağır hastalık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, bir başkasının desteği ile bakımına muhtaç olduğu(…) mütalaa edilmiştir”

ATK’nın anılan raporuna rağmen Demir’in tahliyesini önce Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, ardından da Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi reddetmiştir. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin red kararına karşı yapılan itirazdan da Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 13 Kasım 2014 tarihinde çoğunluk oyu ile verilen ret kararı nedeni ile bir sonuç alınamamıştır. Çoğunluk görüşüne katılmayan üyenin düştüğü şu şerh de kararların tartışmalı mahiyetini gözler önüne sermektedir:

“…kararın yerinde olmadığı, zaten hükümlünün kronik psikotik bozukluk (şizofreni) hastası olduğunun göz önüne alınmaması, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının eksik gerekçelerle karar vermiş olması, hükümlünün şu anki tehlikelilik (ağır ve somut bir tehlike) durumunun yeniden incelenip buna göre karar verilmesi gerekirken yeterli inceleme yapılmadan karar verilmesi sebebiyle …”

1996 tarihinden beri hapiste tutulan ve ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olan Demir’in ATK raporuna rağmen hapiste tutulması, kendisine yatmakta olduğu hapis cezasına ek ceza verilmesi anlamına gelmektedir. Demir’e konulan tanı “şizofreni”dir ve Demir’in kapalı kapılar ardında tutulduğu her gün şizofreninin boyutlanmasına, hastalığın ağırlaşmasına yol açmaktadır.

Devletin hasta mahpuslara dair uygulamalarına bakıldığında, Demir’in ve diğer bütün hasta mahpusların şahsında “devlet kusuru”nun değil “kast”ın varlığından söz etmek gerekmektedir. Zira tartışmasız bir şekilde görülmektedir ki devlet tarafından açıkça mahpusların sağlıklarına ve canlarına kastedilmektedir.

Oysa ki uluslar arası insan hakları hukuku çerçevesinde başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması devletin asli yükümlülüğüdür. Bu nedenle İmam Çelik Demir’in, hakkında “rezidüel şizofreni” tanısı konulmuş bir başka hasta mahpus olan Kemal Gömi’nin ve diğer tüm ağır hasta mahpusların sağlığa erişim hakları önündeki mevcut engeller kaldırılmalı, derhal tahliyelerinin yolunu açacak düzenlemeler gecikmeksizin yapılmalı ve hasta mahpuslara tedavi olanağı sağlanmalıdır. Aksi takdirde ilerleyen hastalıkların ve neredeyse her gün yaşanan ölümlerin sorumlusu başta Adalet Bakanlığı olmak üzere bizzat hükümet olacaktır.

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)

Dışarıda Deli Dalgalar İnisiyatifi

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (ESHİD)

Hapishaneler Çalışma Grubu

Hapiste Sağlık Girişimi

Görülmüştür.org

İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi (İHD)

Mahsus Mahal Derneği

MAZLUMDER Cezaevi Komisyonu

Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD)

Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği (RUSİHAK)

Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV)

Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği (TUAD İstanbul)

Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilciliği (TİHV)