Hapishaneler, ruh ve sinir hastalığı hastaneleri, çocuk yurtları, huzur evleri gibi kurumlar “kapalı kurumlar”dır ve bu kurumlar dünyanın neresinde olursa olsun, otoriteyi elinde tutan kişilere kötü muamele olanağı tanırlar. Stanford Hapishane Deneyi (Zimbardo Deneyi) başta olmak üzere bir çok çalışma ve dünya hapishanelerine ilişkin üstünkörü bir medya taraması dahi bu savı destekleyecek onlarca veriye ulaşmayı sağlayacaktır. Bu kurumlarda kötü muamelenin geriletilebilmesi, bu kurumların olabildiğince insan hakları ve insan onuruyla bağdaşabilir yerler haline getirilebilmesi ancak ve ancak iradi bir çabayla mümkündür.
Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi (Turkey’s Center for Prison Studies-TCPS) olarak, Türkiye hapishanelerin insan hakları ve insan onuru ile olabildiğince bağdaşan ve kötü muamelenin geriletilebileceği yerler haline gelebilmesi için Adalet Bakanlığı’nın bu iradi çabayı göstermesi gerektiğini düşünüyor ve bu çabanın aşağıdaki olguları içermesi gerektiğini belirtiyor ve bunları Adalet Bakanlığı’ndan talep ediyoruz:
1- Ayrıntılı ve anlamlı istatistiki veriler tutulmalı ve kamuoyuyla paylaşılmadır.
Adalet Bakanlığı ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü istatistiki verileri tutmak ve bu verileri kamuoyu ve sivil toplum örgütleri ile paylaşmak konusunda isteksiz ve yetersizdir. Örneğin hapishanelerin kapasitesi değil de mevcudu, çocuk hapishaneleri haricinde hangi hapishanelerde kaç çocuk mahpus bulunduğu, kadın hapishaneleri haricindeki hangi hapishanelerde kaç kadın mahpus tutulduğu, Türkiye hapishanelerindeki yabancı mahpusların uyruklarına göre dağılımı” gibi en basit ve tutulması kolay verileri içeren bilgi edinme başvuruları dahi “talep edilen bilgiler özel bir çalışma, araştırma ve inceleme gerektirdiğinden yerine getirilememiştir” denilerek cevaplanmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın hapishanelerin mevcudunu, hangi hapishanede kaç kadın, kaç erkek, kaç çocuk mahpus bulunduğunu, hapishanelerinde tuttuğu yabancı mahpusların uyruklarını ve sayılarını bilmemesi de bilip stö’lerle paylaşmaması da kabul edilebilir bir durum ve tutum değildir.
Adalet Bakanlığı, stö’lerin taleplerini de dikkate alarak, veri toplama ve paylaşma konularını ve sistemini yeniden düzenlemelidir.
2- Sivil Toplum Örgütlerinin hapishanelere girebilmesinin, hapishanelerde çalışma yapabilmesinin önü açılmalıdır.
Kapalı kurumların kapalılıktan kaynaklı sorunlarının önüne geçilebilmesi onun “şeffaflaşması” ve “dışarıya açık hale getirilmesi” ile mümkündür. STÖ’lerin buralarda çalışma yapması, bu kurumların kapalılığını kısmen de olsa ortana kaldıracak ve buraların şeffaflaşmasına hizmet edecektir. Bu nedenle STÖ’lerin hapishanelerde çalışma yapabilmesinin önü açılmalı ve bu açık olma hali idarelerin keyfiyetine bırakılmadan yasal bir güvenceye kavuşturulmalıdır.
İsteyen her STÖ, hapishanelerde çalışma yapması mahkeme kararlarıyla engellenmediği sürece, atölyeler düzenleyebilmeli, seminer vb. etkinlikler hazırlayabilmeli, araştırma ve yayınları için çalışma yürütebilmelidir.
3- Mahpusların STÖ’lere yazdığı mektuplar ücretsiz olmalı ve denetimden muaf tutulmalıdır.
Hapishanelerin şeffaflaşabilmesinin ve açık hale getirilebilmesinin yollarından biri de mahpusların seslerini dışarıya ulaştırmasını kolaylaştırmak ve bunun mekanizmalarını yaratmaktır. Mektuplar “içeri”yi görünür ve izlenebilir kılmanın araçlarından birisidir. Ancak hapishanelerde tutulan insanların oldukça büyük bir kısmı maddi imkansızlık içerisindedir. 2011 yılı verilerine göre mahpusların 2/3’ünden fazlası hapishaneye girdiği zaman işsiz ve yaklaşık 2/3’ü hapishanedeyken işini ve 1/3’ü evlerini ve mülkiyetlerini kaybediyor. Ayrıca yüzde 30’unun tahliye edildiğinde gideceği bir yeri yok. Bu rakamlar mahpusların içerisinde olduğu maddi zorluğu tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Herhangi bir geliri olmayan mahpusların hapishanede gelir elde edebilmesinin tek yolu ise atölyede çalışmaktır. Bu çalışmanın karşılığı ise günlük 8-10 tl arasındadır. Yani bir tek APS mektup tutarı kadar.
STÖ’lerin hapishanelere ilişkin temel aktörlerden biri olması gerektiği kabul ediliyorsa bu işlevlerini yerine getirmelerinin önü de açılmalı ve bu amaçla mahpusların STÖ’lere yazdığı mektuplar ücretsiz ve mahkeme kararları hariç denetimden muaf hale getirilmelidir.
4- Hapishaneler akademisyenlere ve bağımsız araştırmacılara açık hale getirilmelidir.
Hapishaneler üzerine yürütülecek araştırmalar, hapishanelere ilişki sağlıklı verilerin oluşturulmasının önkoşullarından birisidir. Elde sağlıklı veriler olmadan doğru tespitler yapılmasının ve politikalar oluşturulabilmesinin imkanı yoktur. Bu nedenle hapishanelerin kapıları bu konuda araştırma yapmak isteyen akademisyenlere ve bağımsız araştırmacılara açılmalıdır.