İstanbul Sözleşmesi İnsan Hakları İçin Bir Güvencedir!

2011 yılında İstanbul’da imzaya açılan ve Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden (İstanbul Sözleşmesi) Türkiye’nin çekilmesi, üstelik de usuli olarak da tartışmalı bir yöntemin benimsenmesi mahpus kadın, kız çocukları ve LGBTİ+ların maruz kaldığı hak ihlalleri ile çalışan bir dernek olarak bizi de kaygılandırmıştır.

İstanbul Sözleşmesi, kadınlar, kız çocukları ve LGTBTİ+ ların cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bağlamında maruz kaldıkları şiddeti önlemek ve ayrımcılığa karşı durmak üzere yazılmış bir Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. Hapishaneler de normatif yapıları sebebiyle özellikle mahpus kadın ve LGBTİ+ların sıklıkla şiddete maruz kaldıkları kapalı alanlardır ve İstanbul Sözleşmesi ayrımsız şekilde mahpus kadınları ve LGBTİ+ların güvencesidir.

İstanbul Sözleşmesi ayrımsız şekilde tüm kadınların, kız çocuklarının ve LGTBTİ+ ların maruz kaldığı şiddeti önlemek, failleri cezalandırmak, özneleri şiddetten korumak ve bunları yaparken de devletin bütüncül politikalar oluşturmasını sağlamak üzerine kuruludur. Sözleşmenin koruması kapsamına cinsiyet temelli hapishane şiddetine maruz kalan mahpus LGBTİ+lar, gördüğü erkek şiddeti sebebiyle kendi hayatlarını savunmak sorunda kalan mahpus kadınlar da girmektedir.

Ayrıca belirtmek isteriz ki; uluslararası bir insan hakları sözleşmesinden böylesine bir yöntem ile çekilinmesi de diğer insan hakları ve mahpus hakları sözleşmeleri bakımından da bir tehdit arz etmektedir. İnsan haklarına saygılı ve demokratik bir ülkede yaşamanın gereği olarak mahpuslar da dahil olmak üzere ayrımsız şekilde herkesin temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmak zorundadır.  Yetkili mercileri fesih fikrinden vazgeçmeye ve İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere insan haklarını korumayı temel alan tüm metinlerin gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.

 

 

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil toplum Derneği (CİSST)